Kapıyı açtığım anda Sarah'ın gülüşü adeta içeriye bir ışık gibi süzüldü. Yüzünde her zaman ki mükemmel gülümsemesi ile imalı bakışları vardı. Hiç beklemediğim bir hareket yaparak kollarını etrafima sardı. Beklenmedik güzel kucaklaşmaya karşılık verdim.
"Dün geceye dair tüm detayları öğrenmek istiyorum." dedi kollarını ile beni sararken.
"Ah! Tabi onun için gelmişsindir."
Kollarını gevşetti ve aramızda mesafe açtı. Gözlerini kısarak başını sağa sola salladı. Altında herşey bulunan imalı bakışlarını bir kez daha bana attı.
"Hadi." dedi. Küçük bir kız çocuğu edasıyla ayaklarını yere vurdu.
Kolumu kavradı... beni çekiştirerek salona soktu. Salona girdiğimizde Sarah'ın yüzünde ki gülümsemesi kayboldu.
Önce Justin baktı sonra bakışlarını bana çevirdi.
"Bu kim?" dedi dudaklarını oynatarak.
"Merhaba." dedi Justin oturduğu yerden kalkarken.
"Merhaba, umarım rahatsız etmiyorumdur."
Sarah omzunun üstünden bana bakıp ifademi inceledi.
"Sarah, Olivia'nın arkadaşıyım." dedi elini Justin'e uzatarak.
Justin, elini uzatarak Sarah ile tokalaştı.
"Justin." dedi.
Cümlesini tamamlamak adına önce bana baktı.
"Olivia'nın eski erkek arkadaşıyım." diye ekledi.
Sarah'ın saşkınlığı gözle görülüyordu. Dudakları kıkırdadı ve hemen tekrar onları birbirine bastırdı.
"Olivia, senden hiç söz etmedi."
"Buna şaşırmadım." dedi sızlanarak.
Justin, kalktığı yere geri dönüp yerleşirken Sarah, onu büyük bir dikkat ile izliyordu.
Sarah, Justin'in karşısına oturup kendinden emin duruşuyla onu izlerken, yanına oturdum. Sarah'ın bakışlarından Justin rahatsız olmamıştı. Bu onun başta ben olmak üzere hayatında ki bütün insanlara sergilendiği davranışıydı. Rahatsız edici bakışlar. Sarah'ın aralıksız soru yağmuruna iyi dayanan Justin nihayet gitmişti.
_______________________
4.gün. Harry'siz geçen 4.günüm. New York hala çok güzeldi. Babamı aynı yerde bulmak dahi bana iyi gelmişti. Sıkıcı hayatını özlediğimi fark etmiştim. Tekrar babamla aynı evde olmak bana çok farklı bir duygu tattırmıştı. Bu duyguyu tanımlayamıyordum. Yalnız kaldığımız arada bir bana olan bakışlarını yakalıyordum. Hala ona, annemi hatırlatıyordum. Bakışları hüzünlüydü.
Babam, Justin ve Justin'in ailesiyle vakit geçiriyordum. Bana sık sık fikirlerini beyan ediyorlardı. Uzun ve fazla alternatifin olduğu konuşmalardan sonra karar alabilmiştim. Kararımı ilk açıkladığımda babam hoşnut olmadığını dair bir konuşma yapmıştı. Justin, hiç vakit kaybetmeden araya girip uzun bir konuşma yaptı, bölüm konusunda babamı ikna etmeye çalışırken.
Deliksiz konuşma meyvesini vermişti ve Justin, babamı ikna etmişti. Öyle ki babam asla kararımın değiştirmemem gerektiğini dile getiriyordu.
Bütün bunların yanında aklımın bir köşesi Harry ile doluydu. New York'a gelmeden önce onu aramak istedim ama ne yazık ki buna cesaret edememiştim. Elim sürekli telefona gidiyordu ve sonucunda ise aramıyordum. O arar umuduyla bir gözüm sürekli telefondaydı.
Kendisinde tek bir haber dahi almaya çok ihtiyacım var. Sesini duymak ve sadece iyi olduğunu öğrenmek istiyorum.
Bunu nasıl üstleneceğim konusunda hiç bir fikrim yok. Onunla konuşursam ona, ne diyeceğimi bilmiyorum. Ama yinede tüm bilinmezliklere rağmen onunla konuşmak onu görmek istiyorum. Kendimi kötü hissediyorum. İç sesim sürekli bana "Hissetmelisin." diyerek beni dürtüyordu.
Tüm benliğimle yanlız kalıp düşünerek harcadığım 4 gece beni delirtmek üzereydi.
O Kahrolsı telefon gelmeseydi bunların hiç yaşamayacaktık ona, o sözleri söylemeyecektim.
Yüzü gözlerimin önüne geldikçe boğazıma koca bir yumru yerleşiyordu. İfadesi korkunçtu. Dokunmamam gereken bir noktaya dokunmuştum. Bunun onu paramparça edeceğini biliyordum ama o hiç durmayan çenem, yine yapmıştı işini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
FanfictionHayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar. Cover by @BlueHolland