36. Bölüm:

4.4K 113 7
                                    

Sabahın ilk ışıklarında Justin'in sesiyle uyandım. Davetsiz olduğu yetmiyormuş gibi vurdumduymaz tavrıyla odama girerek beni zorla yataktan çıkarmıştı. New York'ta bulunan çiftliklerinde ortak tanıdıklarımızı çağırıp bir organizasyon yapmış. Bu bütün gün Justin dayanılmaz sesini dinleyeceğim anlamına geliyordu.

Yolculuk sırasında Justin bana bir şeyler anlatıyordu ama onun ne söylediğini duymuyordum. Saygısız gibi görünmemek için onu dinliyormuşum modu veriyordum.

Eğer burada konuşan Justin değil de Harry, olsaydı onu gerçekten dinlerdim. Bir an dahi gözlerimi kırpmadan ve hiç konuşmadan bunu yapardım. Hararetli konuşmaz ve konuşurken kahkaha atmazdı. Dudaklarının kenarı her zaman kıvrılırdı, gülümsemesini saklayarak çok ağır konuşur. Bir şey hakkında konuşurken çoğu zaman duraksıyor. Bunu ilk zamanlarda anlamsız buluyordum ve sinirimi bozuyordu bu hareketi ama sonra fark ettim ki bunun yerinde ve bir güzel hareket olduğunu anladım. Söyleyeceği şeyi kafasından defalarca tartarak daha sonra söylerdi. Yanlış bir cümle sarf etmemek adına bunu yapıyordu. Dudakları ağır ağır hareket ediyor ve göz kapakları ara sıra genişliyordu.

Onu düşünmemeye çalışmak zordu. Her seferinde sırtımda bir kırbaç hissediyordum. Onu bana hatırlatan ve canımı acıtıyordu. Onu her seferinde Justin ile kıyaslarken buluyordum kendimi. Ne kadar anlamsız bir kıyaslama olsa da bunu yapıyordum.

Çiftlikte beni hüzünlü bir mutluluk karşıladı. Kapıda annem ile ilk buraya geldiğim görüntü gözümde canlanmıştı. Dalgalı sarı saçlı ve üzerindeki küçük çiçeklerle süslenmiş yeşil elbiseli o küçük kızın annesinin elinden kurtulup koşusturmak için can attığı o anlar. Annemin beni nasıl zap etmek için debelendiğini hatırlıyordum. İnce sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu.

"Hayatım, lütfen uslu bir çocuk ol ve benim yanımdan ayrılma."

Bütün çocukluğum burada geçmişti. Justin'in ailesi yazın büyük bir kısmını burada geçiriyorlardı ve sürekli bizi de davet ederlerdi.

Herkes konuşmaya daldığında fırsat bulup etrafta küçük bir tur atmaya çıktım. 3 yıldır çok şey değişmemişti. Zaten Justin annesi bayan Emie değişiklikten hoşlanmayan biridir. Çiftlikten her zaman keyif almıştım... burada güzel anılarım oldu.

Küçük ördek havuzunun yanında ki bir taşın üzerine oturup örneklerin çıkardıkları o sevimli seslerini dinlemeye başladım. Çiftliğin en sevdiğim yeri burasıydı. Bu ördekler benim her zaman favorim olmuştu. Çiftlikten her ayrılışımızda içim her zaman buruk dönerdim eve. Dudağımı büzüp somurturdum. Ama yolun sonunda şekerleme ile kaldırılıp gülümserdim.

"Şirin dudaklarını büzmezsin değil mi, dönüşte?"

Bayan Emie yanıma yaklaşırken oturduğum taşın üzerinden kalktım.

"Bilmiyorum." dedim tebessüm ederek.

Dalgalı siyah saçları, üzerinde ki lacivert kumaş pantolonu ve siyah ipek gömleğiyle çok zarif görünüyor.

"Geri dönmene sevindim. Seni tekrar göreceğimi düşünmüyorum."

Sesi çok yumuşaktı.

"Yaşadıkların seni çok güzel ve güçlü bir genç kız yapmış."

Benden daha güzel ve zarif olan güzel kadının iltifatına tebessüm ettim.

"3 yıl herkesin toparlanıp tekrar düşünmesi için uzun bir zaman oldu." Sesi temkinliydi. Arada bir duraksadıysa da cümlesini tamamladı.

"Sen ve Justin hakkında ne karar aldın?"

Babam, Justin ve şimdi de Bayan Emie. Bu konunun benim için kapandığını ne zaman anlayacaklardı?

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin