Soğuk hastane kanımı dondururken, gözümü beyaz duvardan ayırmadan beynimi istila eden umutsuz düşüncelerle boğuşuyordum. Doktor Christina'nın söyledikleri beni parçalayan bir diğer olay olmuştu bugün. Justin'in soğuk bir hastanede ölüm uykusunda olmasınıny yanında Harry'nin elini kaybetme ihtimaline sebep olabileceğimi duymak çok ağır gelmişti. Beynim sanki matkap ile deliniyormuş gibi hissediyorum.
Kendimi Justin'in iyileşeceğine inandırmaya çalışmam sonuçsuz kalıyor, iç sesim izin vermiyordu rahatlamama. Yakıcı lavlar umutlarımı yok ediyordu. Emie'nin hıçkırık sesleri içime işlemiş, kalbimi ellerinin arasına almıştı. Dünyadaki en çaresiz ve üzücü sesiydi. Ukala, çok bilmiş ve geveze oğlunun iyileşmesi için ara sıra sessizce Tanrı'ya dua ediyordu. Onu dinlememek için kendimi koşulluyordum, elimden birşey gelmemesi ve tüm olanların sebebinin benim olmam zaten kötü.
Başımı ellerimin arasına aldım, başımı önüme eğdim ve bakışlarımı siyah babetlerime diktim. Babetlerimi seviyordum, onları bana Sarah doğum günü hediye olarak almıştı. O çok zevkli bir kız. Bazen içten içe onu kıskanıyordum. Onun gibi güzel, zarif ve zevk sahibi bir kız olmak isterdim. Hayatındaki bütün insanların beğenisini kazanmıştır. Hoş, sevimli, havalı...Onunla birlikte belkide gelmeliydim New York'a, böylelikle Harry sinirimi bozmuş olmazdı. Kendimi olan kızgınlığım artmıştı, bilmeden herkesin hayatını mahvettiğimi öğrenmem geç oldu ama yükü çok ağır olmuştu.
Telefon!.. Sarah'ı aramak iyi bir fikir, onunla konuşmak bana iyi gelecektir.
Beni sıcak tutan yeşil örtüyü sırtımdan aldım, düzeltme gereği duymadan ayağa kalktım ve oturduğum sandalyeye bıraktım örtüyü. Emie ve Dean'i rahatsız etmek istemezdim, onların yanından ayrılıp koridorun ucuna gittim.
Saat gece yarısını geçmiş olmalıydı, bu saatte onu aramak konusunda tereddütte kalarak telefonu cebimden çıkarıp, onu aradım. Sırtımı buz kütlesi soğukluğundaki duvara yasladım.
Sarah, telefonu açtığı an adımı endişeyle söyledi.
"Sen iyi misin? Seni dün geceden beri arıyorum, bugün evine geldim, telefonlarıma cevap vermedin ve evde yoktun Tanrı aşkına Olivia neler oluyor? Senin için çok endişelendim."Nefes almadan kafasında biriktirdiği herşeyi söylemişti. Onun bu kadar endişeleneceğini düşünmeyi bir yana bırak aklıma dahi gelmemişti Sarah. Justin'in haberini aldığım andan itibaren tek düşündüğüm o oldu.
"Ben iyiyim." diye onu rahatlamaya çalıştım.
"Neredesin? Harry ile birlikte misin?"
"Evet onunla birlikteyim."
Ciğerlerimi dolduran havayı teneffüs ederken dudaklarımın arasından uzunca bir nefes verdim.
"Şuan hastanedeyiz.""İyi olduğunu söyledin. Harry'e mi birşey oldu?"
Evet ama onun durumu Justin kadar kritik değil.
"Hayır, Harry'e birşey olmadı, o iyi ama Justin için aynı söyleyemeyeceğim... Justin araba kazası yapmış, bugün New York'a geri döndüm."
Ağızımdan çıkan sözler çok ağır geliyordu artık bana.
"Durumu nasıl?"
"Kötü." diye mırıldandım.
Tek bir kelime bir insanı nasıl olurda darmadağın edebiliyordu ki? Kötü kelimesini söylemeye nefesim yetmedi, dudaklarımın arasından köt-tü olarak çıktı.
"Yanına gelmek istiyorum."
İstediğini düşünmeden, "Hayır." diye onu reddettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent
FanfictionHayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar. Cover by @BlueHolland