34. Bölüm:

6.1K 134 27
                                    

Bakışlarımı ona çevirmedim. O rahatsız edici bakışları üzerimde hissetmek kötüyken, o bakışlarla yüzleşmek yumruk yemek gibi olurdu.

"İstediğiniz bir şey var mı, efendim?"

"Hayır, yok Rose." dedi sakin ve baskın sesiyle. Rose, bahçeden ayrılana kadar bakışlarımı ondan ayırmadım. Harry'nin bakışlarından gözlerimi kaçırmak istedim çaresizce. Ama bu mümkün olmuyordu.

"Seni yalnız bırakayım, rahatça görüşmeni yap lütfen."

"Aramayacağım. Ona kendisi ile bir daha konuşmak istemediğimi belirtmiştim." dedim sükunetimle.

"Neden seni arıyor hala?"

"Okul işi için bana birkaç öneride bulunmak istiyor." dedim parmaklarıma bakarak, onlarla oynamam gerekirdi şuana kadar ama oynamamak konusunda kendimle savaşıyorum adeta. Bunun üzerinden çalışmam gerekiyor.

"Kendisi gelecek dönem 2.sınıf olacak. Bu konuda tecrübeli. " dedim.

Justin''i korumak istemiş gibi bir görüntü umarım vermemişimdir. Son cümlemi tamamlayıp sonra başımı kaldırıp, bakışlarımı ona çevirdim. Bakışlarımı ona çevirdiğimde kendime lanet okudum. Keskin bakışları rahatsız edici. Hoşlanmadığı bir durum olurken bakışlarımız kenetlendikten sonra ayıramıyorum. Bunu hiç başaramamıştım da.

"Bu konu hakkında onunla görüşmene gerek yok." Göz kapakları açıldı. Kaşlarını kaldırması alnının kırışmasına sebep oldu. Bu huzur ediciydi. Hem soğuk hem tehditkardı sesi, bakışları ve duruşu.

"Az önce konuştuğumuz gibi kararını belirledikten sonra bana, kararını bildir lütfen. Sana yardım ederim."

"Buna gerek yok başımın çaresine bakarım." dedim.

Sesimin tonuna sahip olmadım, gereğinden çok yüksek ve baskın çıkmıştı. Oturduğum yerden fırlayıp kalktım.

"Gitmek istiyorum."

"Kalacağını söylemiştim." dedi şaşkınlığını gizlemeden.

"Evet ama şimdi de gitmek istediğimi, söylüyorum." Harry, huzur ve ağır hareketlerle oturduğu yerden kalktı.

"Neden? Ne oldu?" Kollarımı bağladım, başımı geriye doğru attım ve kızgın bakışlarımı ona çevirdim.

"Sorularımı hiçbir zaman yanıtlamayan birinin neden ben sorularını yanıtlayayım ki?" Harry, ile olan tüm konuşmalarımızı ele alırsam bugüne kadar söyledim en mantıklı ve doğru şeydir şimdi söyledim şeyler.

"Benimle tartışmak mı istiyorsun?" dedi dişlerinin arasından. Sesi hoşnutsuz çıkmıştı.

"Neden olmasın?"

"Kaybetmeye hazırsan olur. Benim en iyi yaptığım şey kazanmak. Senin gibi hassas ve kırılgan biriyle tartışmak bana keyif vermez ama kazanman kolay olacaktır."

"Bundan emin misin?" Sesim sert çıkmıştı. Yaşadığım onca zorluktan sonra bana bunun söylenmesi, her zaman dedirtecektir. Kırılgan, olsaydım şuana kadar paramparça olmuş ve burada onunla tartışıyor olmazdım.

"Bay Styles, kazanmak ile o kadar meşgulsünüz ki kendi kimliğinizi kaybetmişsiniz."

Ansızın ağızımdan çıkan sözleri idrak edemedim. Harry, başından kaynar sular dökülmüşcesine bana şaşkın ve ağzı açık bir şekilde baktı.

"Harry..." Başımı sağa sola salladım, kollarımı çözerken. Ona bir adım atmak istiyorum... Ama bunu yapacak cesaret sahip değildim.

Gafil avlamış gibi bakan birine yaklaşmak fikri hep ürkütücüdür, özellikle o isim 4 yaşında LABİRENT'e hapis olmuş Harry Styles ise. Söylediğim o lanet gerçeğini neden hatırlattım? Annesinin ölümü bir an olsun unutmayan ve kendisini sorumlu tutan bu çocuğa, ne söyledim? Arkasını dönüp kapıya yöneldi. Ne demem gerektiği konusunda hiçbir fikrim olmadığında sessiz kalmayı tercih ettim. En sağlıklı tercih daha fazla konuşmamam olacaktır. Kapıdan içeriye girmedi, durdu ve sırtı dönük durdu.

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin