So Call Me Maybe 📞

74 16 13
                                    

"388...389...390...391-siktir git. Bir boka yaradığı yok" yataktan kalkarken koyun saymayı bıraktım. Uyku ilacını almak için yatağımın hemen yanındaki çekmeceyi açtığımda gözüme eski telefonum çarptı. Saat gecenin 3'ü. Kenarından sarkan süsten tutup telefonu çekmeceden çıkardım ve kafamı yastığa gömerken telefonu göğsüme bastırdım.

•••

"Bu da ne ?"

"Telefon. Evet şaşırma ama biz buna telefon diyoruz" alayla konuşurken telefonu süsünden kaldırmış ve ona doğru tutmuştum. İkimizin arasında duran telefona baktı tekrardan.

"Onu biliyoruz herhalde. Neden bana telefonunu veriyorsun ?"

"Numaranı yaz diye. Neden olsun başka! Komşuyuz burada ayrıca ben kısmen tek yaşıyorum. Ya hırsız girse ? Kimi arayacağım?  Tabi ki de en hızlı gelecek kişiyi. Seni" ben konuşurken dinlediğine bile şüpheliydim ama konuşmam bitince direk gözlerime baktı.

"Hırsızı bırak o evde ölsen bile evimden çıkmam Chaerin. Asla" ciddi bir ifadeyle konuştuğunda omuz silktim.

"Tamam o zaman seni arar ve beni öldürmek isteyen biri olduğunu söylerim. Sende ilk sıradan bir korku filmi izlersin. Ha ?" Alayla konuşsam bile yüzündeki ciddi ifade değişmedi.

"Üzgünüm. Tamam. En azından sen numaramı al. Bir şeye ihtiyacın olu-"

"Sana istediklerimi yapacak kadar yeteneğin olmadığını söylemiştim daha önce" göz devirdim.

"Er hadi telefonunu. Numaramı yazıyım. Hem iyi tarafından bak. Senin numaran bende olmayacak. Yani arayamam" uzun hırkasının cebine elini attı

"Eğer numaranı alırsam beni rahat bırakacak mısın ?"

"Bugünlük evet" dediğim şeyle kafasını iki yana sallarken ofladı. Yine de telefonunu çıkarıp bana uzattı. Kendi numaramı yazdıktan sonra ara tuşuna bastım hızla. Telefonumun sesi yükselmeye başlayınca kaşlarını çattı.

"Ne yapı-"

"Al. Kendimi çaldırdım. Yani numaran ben de de var. En üsteki de benim numaram. Ararsın falan belki" dedim ve hızla evime doğru ilerledim.

"Yah aramayacağım. Seni düzenbaz!" Bağrışları gülümsememe sebep oldu. Tatlı herifti. Biraz kabaydı ama masumdu. Baya masumdu. Odama çıkıp gizlice balkondan ona baktım. Telefonu elindeydi. Telefonumun çalması ile heyecanla telefonumu elime aldım. DARA yazısını görünce surat asarak telefonu açtım.

"Ne ?"

"Napıyorsun bakıyım sen ? Bir saattir mesajlarıma dönüş yapmadın!" Saate baktım. Gerçekten bir saat olmuştu.

"Aşağıda şu yan taraftaki adamla görüşüyordum. Sen ?" Göz devirip kenini yatağına bıraktı.

"Onun için beni görmezden mi geldin ?"

"Alakası yok. Mesaj attığını görmemiştim" diye yalan söylediğimde tek kaşını kaldırdı.

"Sen bu heriften hoşlanıyor musun ?" Sorduğu soruyla hızla yerden kalkıp balkondan uzaklaştım.

"Sen ne saçmalıyorsun?  Kendine gel. Onun adını bile bilmiyorum. Hoşlanmakta ne hem! "

"O zaman neden bana yalan söylüyorsun pislik!?" Elimi saçıma atıp karıştırdım.

"Gördüm ama aşağıda numarasını alıyordum" ağzı açık bir halde kalakaldı. Parmağımı ekrana doğru uzattım.

"Bak! Bak şuan fazla tepki veriyorsun. Abartma. Komşuyuz diye şey yaptım ben. Sinirleniyorum ha" gülerek bana baktı.

"Tamam. Sustum bile. Şunun fotoğrafını haftalardır bana atmadın. Yakışıklı mi bari onu söyle ?" Söylenmesi üzerine gözlerimin önüne yüzü geldi. Gülerken gözlerinin kısılması, cılız kollarındaki dövmeler, benden bir kaç santim uzun boyu, konuşurken ellerini hareket ettiriş hali. Yutkundum ve ekrana döndüm.

"Eh işte. İdare eder. Vaov değil"

"Onu görmeye can atıyorum. Eviniz ne zaman bitecek ? Oraya gelmem gerek" içimde bir kıskançlık yükseldi. Sonra daha önemli bir ayrıntı geldi aklıma. Biz evi yatırmıyorduk ki!

"Şey..bilmiyorum. Bizimkiler işte. Eh ustalara da sormayacağıma göre. Eve sürekli mimarlar gelip gidiyor. Bakalım. Bitince sana söyleyeceğim zaten"

"Ya en azından bir fotoğraf yolla. Geçenki gibi yine unutma da." Dediği şeyle bahçede oturan adama baktım. Telefonun kamerasını açıp yaklaştırdım ve bir kaç fotoğrafını çektim.

"Bahçede görünmüyor" dedim Dara'ya bakmadan.

"Saçma olan kısım ne biliyor musun ? Neden sürekli evde ?" Omuz silktim. Bunu ona sormuştum ama cevap alamamıştım.

"Hem sanane!" Diye sesimi yükseldiğimde kahkaha atmıştı.

•••

Telefonun şifresini açıp galeriye girdim. O gün çektiğim gibi onlarca fotoğrafı vardı telefonumda. Hepsi de uzaktan,bulanık ve belirsizdi. Gizlice çektiğim ve sırf görüp sildirmesin diye ölümüne sakladığım fotoğraflar. Eski telefon sarjının biteceğini belirten bir ses çıkarınca onu şarja taktım ve yataktan yavaşca kalkıp karşımdaki kapıya ilerdim. Metal kolu tuttuğumda açıp açmamak konusunda tereddüt ettim. Yine de içeri girdim. Zaten bu saatten sonra uyuyamayacağımı biliyordum. Minik odadaki resimlere baktım. Sadece bir duvarı kaplayan ve ona ait elimdeki tek düzgün fotoğrafa yaklaştım.

"Keşke..keşke sana daha fazla fotoğraf için yalvarsaydım" dedim gülerken kısılan gözlerine baktım. Bu fotoğraf için neredeyse yalvarmıştım zaten. Bu bana canımı yakacak başka bir isteğe karşılık çekilmiş bir fotoğraftı. Yine de en çok bu fotoğrafı seviyordum. O gün aklıma dolarken hızla anıları uzaklaştırdım.

"Çok aradım seni. Pes etmedim 5 yılda ama kızma bana. Artık unutmam gerek seni. Bayan Park bu yüzden yardım edecek...Bilmiyorum Jiyong. Bence işe yaramayacak. Seni silemeyeceğim. Zaten hafızamdan silse de kalbimden nasıl silecek seni ?" Derin bir nefes aldım. Kafamı iki yana salladım."Yine de denemeliyim. Üzgünüm.  Yavaşça veda etmeliyim sana. Kendi tarzımda"

LOVE WITH A CRIMINALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin