28

2.5K 367 401
                                    

"merhaba efendim. kageyama evde mi?" sırtımdaki çantanın askılarını sıkı sıkı tutarken karşımdaki iri yarı adama korku dolu gözlerle bakıyordum. benden kaç santim uzundu bu? kageyama'nın babası mıydı acaba? muhtemelen-

"tobio'nun bahsettiği çocuk olmalısın, çekinme gel." konuştuğu an düşüncelerimden hızla ayrıldım. sesi kalın olsa da nazik bir tonda konuşması aklımdaki seri katil görünümünü biraz olsun silmişti.

"ben hinata efendim. kageyama'nın sınıf-" kendimi tanıtmanın ortasındayken biri belime sarıldı. gözlerimi irileştirip hızla arkama baktım. kageyama'nın dağınık saçlarını, yeni uyandığı için şişmiş gözlerini ve kızarmış dudaklarını gördüğümde gergin omuzlarımı indirip istemsizce tebessüm ettim. "günaydın..." diye mırıldandım.

anlamsız mırıltılar çıkardı ve yanağımı öptü. babasının orada olduğunu hatırladığımda hızla ondan uzaklaşmaya çalıştım. ama mızmız bir çocuk gibi kaşlarını çatıp bana daha sıkı sarıldı.

"kageyama baban-"

"ben ofisimdeyim." adam bizim sırnaşık hallerimizden gram rahatsızlık duymamışa benziyordu. umursamaz bir tavırla yanımızdan geçip kayboldu.

"baban... bizi biliyor olabilir mi?"

yanaklarımı sıktırıyorken cümleyi kurmak hayli zor olmuştu ama anladığına emindim.

"dün söyledim. bir sevgilim var ve yarın bana ders anlatmaya gelecek, dedim. babam, annemi komşuya yolladı. çünkü bizi sürekli rahatsız edeceğini düşünüyordu. kendisi de ofisinden gün boyu çıkamayacakmış gibi görünüyor. ev boş diyebiliriz."

gülüp onu ittim. "ders çalışmak için hayli uygun bir ortam desene." diye alay ettim.

"ev boş diyorum..." ben girişten görünen salona ilerlerken peşimden geliyordu. "ya böyle bir anda nasıl ders çalışmayı düşünüyorsun? evde yalnızız resmen."

kendimi rahat koltuğa bırakıp ayakta kalan kageyama'ya baktım. kıkırdadım. kollarımı açtığımda hızla yanıma gelip oturdu ve sarıldı bana. "eğer çalışmayı erkenden bitirirsek evin boş oluşunu değerlendiririz, olur mu?"  yemek falan yapardık en azından.

"hm hm."

tebessüm edip ona büyük gelen tişörtünün açıkta bıraktığı omzunu öptüm. "hadi odana çıkalım ve erkenden bitirelim."

"neyi?"

geri çekilip ters ters suratına baktım. "neyi olabilir?"

"aklım bugün derse çalışmıyor..." peşinden giderken derin nefes aldım. kesinlikle öyleydi. işim bir tık daha zorlaşmışa benziyordu.

×

"bitti!" gülerek arkasına yaslandı. ona hazırladığım sınav kağıdını önüme alıp kontrole başladım. sandalyesini benimkine yapıştırıp kağıdın dibine girdi. "gidiş yolundan puan versen olmaz mı?"

"salak mısın kageyama, birincisi sorular test. ikincisi bu dil bilgisi sınavı."

suratını asıp arkasına yaslandı. on dört sorudan yalnızca üç tanesi doğruydu. oflayıp saçlarımı karıştırdım. kageyama tuhaf bir şekilde çoğu derste iyiydi. japonca ve matematik haricinde. onu suçlamıyordum, liseyi bitirmiş ama zarfın ne demek olduğunu bilmeyen ilgili bölüm öğrencileri de vardı. zor bir konuydu bu. fakat yapması şarttı. yoksa iyi bir üniversite yalnızca hayalinde kalırdı.

"üzgünüm..." ne yapabileceğim hakkında düşünmeyi kesip suratını asmış kageyama'ya baktım. "o kadar da güzel anlattın halbuki. boşa uğraşıyormuş gibi hissettirdiysem üzgünüm."

derin nefes verdim ve kağıdı ikimizin arasına aldım. "gel, yanlışlarını anlatayım."

×

"sanırım asla bitiremeyeceğiz." ağlamaklı bir sesle kafasını masaya vururken gülerek onu geriye yasladım.

"woah," kontrolü bitirdiğimde ona heyecanla baktım. "on iki soruda yedi doğru. diğerlerinden çok daha iyi bu seferki."

"ödül." yüzünü bana yaklaştırdığında kaşlarımı kaldırdım. "derse başlamadan demiştin, başarılı her sınavda bir ödül vardı. ödülümü ver."

"ah!" yerdeki çantamı aldım hızla. ön gözden çıkardığım lolipopu ona uzattığımda kaşlarını çatıp geri çekildi ve lolipopa öylece baktı bir süre.

"bu ne ya?" gerçekten hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu ve bu çok komikti.

tebessüm edip elimi ensesine koydum ve onu tekrar kendime yaklaştırıp dudaklarımı dudaklarının hemen yanına bastırdım. dudaklarımız tam bir temas halinde değildi.

geri çekildiğimde kageyama bir süre hareket edemedi. gerçek dünyaya nihayet dönebildiğinde yavaşça masaya yaklaştırdı sandalyesini. ne yaptığını anlamaya çalışırken bana bakmadan mırıldandı. "başka yok mu? sınav yani..."

kahkaha attım. utanmıştı. ve yemin ediyorum şu zamana kadar gördüğüm en tatlı şey utanmış kageyama'ydı.

-

kurgu unutulmamis olsun lutfen kurgu unutulmamis olsun hep beraber dua edelim kurgu unutulmamis olsun

tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin