"bundan da ye." masadaki elma reçelini ekmeğine sürüp bana uzatan kageyama, beni annesinin karşısında fazlasıyla utandırdığı için ellerimle yüzümü kapattım. "hadi shoyo, on kilo vermiş gibisin. her şeyden çok çok ye."
"beni utandırmayı kes, seni salak." elindeki ekmeğe doğru uzanıp dudaklarımı araladım ve ufak bir ısırık alıp geri çekildim.
bayan suzuki'nin telefonu çalmaya başladığında hepimiz ona baktık. gözlerini devirdi. "annen... numaramı nereden buldu acaba?
"gitmrk istemiyorum." diye mırıldanıp kageyama'nın elini tuttum.
"ben de seni bırakmak istemiyorum."
"o kadınla gerçekten ciddi bir konuşma yapmalıyım." bayan suzuki söylenerek ayağa kalktı ve mutfağı terk etti.
kafamı kaldırıp kageyama'ya baktım. "sevgili olduğumuzda diğer tüm sevgililer gibi randevulara çıkar, el ele tutuşup birbirimizi evlerimize bırakırız sanmıştım. kendimi az satan saçma bir kitabın baş karakteri gibi hissediyorum."
güldü ve yüzüme eğilip dudaklarımı öptü. "keşke haklı olmasan güzelim."
tebessüm ettim. "güzelin miyim cidden?" ikimiz de söylediğime gülerken bayan suzuki mutfağa girdi. üzerinde bir palto vardı ve dağınık saçlarını sıkıca toplamıştı.
"kalkın bakalım. evlatlarımı üzen o pislik kadının bugün haddini birlikte bildireceğiz. bizi kimse deviremez."
kageyama boğazını temizledi. "anne, o kadın shoyo'nun annesi..."
"ay, pardon. unuttum bir an. o zaman yumuşatıyorum. evlatlarımı üzen o kendini bilmez kadına haddini bildireceğiz hep birlikte."
"yani, aynısı oldu ama..." benden önce ayağa kalkan kageyama benim elimi tutup beni de kaldırdı. "biz hazırlanalım."
"gerçekten bize mi gideceğiz?" dedim şokla.
"geç bile kaldık." dedi kageyama ciddiyetle. "annen seni çok seviyor ve geleceğini düşünüyor olabilir ama birileri ona fazla ileri gittiğini söylemeli."
-
"hanım hanım, sana kim izin verdi oğlumu üzebilirsin diye?"
"hanım hanım, asıl sen kim oluyorsun da oğlumu kaçırıyorsun?"
kageyama da tıpkı benim gibi şaşkınlıkla izliyordu annelerimizin tartışmasını. ikisi de kendisi gibi davranmıyordu. kırk yıl düşünsem bu iki modern japon kadınının böyle bir üslupla tartışmaya gireceği aklıma gelmezdi.
yavaşça ayağa kalkıp kageyama'yı da kolundan tutarak kaldırdım. onların gözü birbirleri dışında kimseyi görmediği için odama geçmek çok kolay oldu. kapımı usulca kapatıp kilitledikten sonra arkamdaki bedene baktım.
"az önce neye şahit olduk biz?" diye mırıldandım. gülmeye başladığında ben de ona katıldım ama seslerimizi duymalarından korktuğum için hızla kapadım ağzını. "şşt, onlar birbirleriyle meşgulken biraz daha baş başa kalalım."
tebessüm etti ve dudaklarına baskı uyguladığım elimi tutup indirdi. arkamdaki kapıya yasladı bedenimi. "onlar birbirleriyle meşgulken biz de yaramaz-"
"hayır." kolunun altından sıyrılıp yatağıma ilerledim. kendimi yatağıma bıraktıktan sonra da ona bakıp yanımdaki boşluğa vurdum. "gel."
yanaklarını şişirdi ve ayaklarını sürüye sürüye yanıma gelip bedeninin büyük bir kısmını üzerime bıraktı. gülüp ellerimi sırtına koydum.
"bir kez daha senden ayrılmam gerekirse balkondan atlarım." gülüp saçlarını karıştırdım. daha sıkı sarıldı bana. bedeni ağırlaşmaya başlasa da bir şey söylemedim. "shoyo, sensiz nefes almakta gerçekten zorlanıyorum. lütfen... bir kez daha gitme benden, lütfen."
yutkundum. "üzerimden kalkabilir misin?" fısıltımı işitti ve bedenini yana devirip yüzüme baktı. yataktan kalktım ve kapıya ilerledim. arkamdan o da ayaklandı ve nereye gittiğimi sordu. onu cevapsız bırakıp hâlâ tartışan iki kadının yanına ilerledim.
ellerinde yastıkla kavga eden anneme ve bayan suzuki'ye bir süre şaşkınlıkla baksam da kendimi toparlayıp boğazımı temizledim. gözleri beni buldu. annem hızla dudaklarını araladı. "shoyo-"
"anne," yanıma gelen kageyama'nın elini tuttum. "kageyama benim sevgilim. beni olumsuz bir şekilde etkileyen biri değil düşündüğün gibi. notlarımın onun yüzünden düştüğü konusu... itiraz etmeyeceğim, kageyama ile son zamanlarda çok fazla ilgileniyorum ve zamanımın çoğunu ona ayırıyorum. bu, ondan uzak kalmam için yeterli bir sebep değil ki. ondan uzak kaldığım her saniye kendimi cidden berbat hissediyorum. yaşamak bile omuzlarıma ağır geliyor. sözlerim senin için muhtemelen bir ergenin ağzından çıkan saçma şeyler ama hislerimi anlamanı istiyorum. bana saygı duymanı, özel alanımı ihlal etmemeni istiyorum. öğretmenim sana ne dedi bilmiyorum, sormadım. ama o kavganın sebebi kageyama değil onun hakkında iğrenç şeyler söyleyen o çocuklardı."
gözlerimi bir an olsun onun gözlerinden çekmeyip devam ettim.
"kageyama öğretmenlerimin söylediği kadar kötü biri değil. artık kavgalara bile karışmıyor. ona ders çalıştırıyorum, dersleri yükselişte. o senin sandığın gibi biri değil anne." konuşmak için bir hamlede bulunduğunda kageyama'nın elini biraz daha sıkı tuttum. "ondan uzak durmamı bir kez daha isteme benden! yalvarıyorum anne. kageyama'dan uzak kalmaya dayanamıyorum."
gözlerini yumdu ve derin bir nefes verdi. ardından elindeki yastığı ait olduğu kanepeye bırakıp kendisi de oraya oturdu. "o konuyu siz odadayken tartıştık zaten biz."
bayan suzuki de onun yanına oturdu. ikisi de çok ciddi görünüyordu. aynı anda aynı cümleyi kurdular. "evlendiğiniz zaman kimin evinde kalacaksınız?" gözlerini kısıp birbirlerine baktılar sonra.
gözlerimi kırpıştırdım. "ha?"
-
üf artık tatlıya bağlansındı dimi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachi
Fanfictionkageyama tobio sırf ezik bir karaktere sahip diye nefret ettiği hinata shoyo'ya tutulmuştu. fakat bunu gösteriş şekli şeye benziyordu... ilkokulda hoşlandığı kızın saçını çekmeye? FOR ANHELEOS