"shoyo, uyudun mu?"
yummuş olduğum gözlerimi açıp ağzımdan derin bir nefes aldıktan sonra sol tarafıma döndüm ve yer yatağında yatan kageyama'ya baktım. "bir şey mi oldu?" bir saat kadar önce biz yatıyoruz diyerek annemi salonda yalnız bırakmıştık ama ikimiz de uyumamıştık. kageyama neden uyuyamıyordu emin değilim ama ben kesinlikle onun yüzünden uyuyamıyordum.
"yanına gelebilir miyim?"
"kageyama, küçücük yatakta nasıl yatalım ikimiz? seninki gibi büyük mü benim yatağım?"
"o zaman yastığını ver. bir şeye sarılmadan uyuyamam."
istemsizce güldüm. "koca bir bebeksin." doğrulup ayaklarımı yataktan aşağıya salladım. "biraz kay, yanına geleceğim." hızla bana yer açtı. annemin verdiği hiç kullanılmamış ince pikeyi kaldırıp gelmemi bekledi.
yavaşça yere eğilip onun yanına uzandım. ben yattığımda yorganı üzerimize güzelce örttü ve bana daha çok yaklaştı. dudaklarını alnıma bastırdı ve bir iyi geceler mırıldandı. ve inanın, inanılmaz hızlı uykuya daldı. ben de o uyuduktan sonra gözlerim kendiliğinden kapanana dek onu izledim.
-
"sana fazla erken çıktık demiştim." henüz açılmamış olan fırının camlarına yaklaşmış içeriyi görmeye çalışıyordum. "ne yapacağız şimdi?"
"okulda yaparız kahvaltımızı ya çok dert etme."
"kantinin tostları ne kadar kötü sen biliyor musun?"
dudaklarını büzdü. "ben her sabah onlardan yiyorum. çok kötü değiller?" ona ciddi misin bakışlarımı atarken sırtıma aniden bir yük bindi ve ben ileriye doğru sendeledim.
"günaydın!" düşmemesi için bacaklarını tutarken güldüm ve kafamı yana çevirip yachi'ye baktım. salak kız. yanağını öptüğümde o da benim yanağımı öptü. "uzun zamandır günaydınlaşmıyorduk canım."
"günaydınlaşmak diye bir kelime hiçbir dilde yok bir kere." kageyama'ya baktık ikimiz de. "ne var? yakın zamanda japon dili ve edebiyatı sınavı var, siz çalışmıyor musunuz?"
yachi sırtımdan indi ve benim görebileceğim şekilde gözlerini devirdi. "sevgilin diye dikkat etmez olmuştum ama kageyama hâlâ çok gıcık shoyo."
"hayır ya."
ben kageyama'yı yachi'ye karşı savunurken okula gelmiştik. o sırada kiyoko-san'ı sormak geldi aklıma. "kiyoko-san nerede bu arada? seninle birlikte gelirdi hep."
"mevsim geçişlerine alerjisi varmış sanırım. biraz fenalaştı dün. o yüzden evde kalacak bugün. okuldan sonra da oraya geçeceğim ben. gelmek ister misiniz?"
"kageyama'nın basketbol antrenmanı var bugün."
"siz bilirsiniz." ellerini hırkasının ceplerine soktu ve yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. "tanrıçam ile yalnız kalacağım demek bu." sarhoş adımlarla ilerleyişini kageyama ile biraz yavaşladığımız için arkadan izledik.
"sanırım hasta." diye mırıldandım.
"umarım seni severken onun kadar aptal görünmüyorumdur dışardan, shoyo." diye mırıldandı o da. "eğer öyleyse utançtan kendimi boğabilirim."
zilin çalmasına çok olduğu için bahçedeki boş banklardan birine ilerlemeye başladık. o esnada çıkmaya başladığımız andan beri neler yaptığımızı düşünüyordum ben. "kageyama, bir şey soracağım." yan yana oturduktan kısa bir süre sonra konuşup ona baktım. kaşlarını kaldırdı. "biz ne zaman çıkmaya başladık?"
"yemek yemiştik birlikte. o zaman olabilir."
"vişneli pasta yediğimiz zamanı mı diyorsun?"
"yok, köfte ekmek yemiştik ya hani." hatırlamadığım için suratına boş boş baktım. "hani yachi'ye bulaşanlardan birinin kafasını çöpe basmıştın ya, hatırlamıyor musun?" sırıttı ve bana baktı. "inanılmaz havalıydın var ya..."
boğazımı temizledim ve kafasını ittirdim. "sayılmaz o, o zaman çıkmıyorduk."
"iyi de hiç çıkma teklifi etmedik ki birbirimize." hiçbir şey söylemeden durdu birkaç saniye. sonra bana baktı. "birbirimize ilk ne zaman birbirimizi sevdiğimizi söyledik mesela hatırlıyor musun? o sayılır bence."
tebessüm ettim. "shiratorizawa maçından sonra söylemiştin benden hoşlandığını." merakla ona baktım. "ama ben sana ilk ne zaman itiraf ettim duygularımı hatırlamıyorum. sen hatırlıyor musun?"
başını salladı, yüzündeki güzel gülümseme eşliğinde. "şey, bizde ilk kalışını hatırlıyor musun? yatıya kalışından bahsediyorum." başımı salladım. o gün bana aldığı bere en değerli şeylerimden biriydi. "o zaman söyledin bana, beni sevdiğini. ilk kez o zaman çıktı dudaklarından seni seviyorum cümlesi." iç çekip kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. "gerçekten ne zaman aklıma gelse kalbimin mutlulukla çırpınmasına sebep olan bir anı o, tüm anılarımı verebilirim ama onu asla. hatta tüm anılarımı o anı uğruna feda edebilirim, biliyor musun?"
dolan gözlerimi ona fark ettirmeden sildikten sonra kollarımı boynuna sardım ve titrek bir nefes aldım. "yaklaş," titreyen sesime itaat edip kafasını bana yaklaştırdı. kulağı istediğim kadar yakınıma geldiğinde konuştum. "seni seviyorum, kageyama tobio. her şeyimle, her zerremle seni çok seviyorum." yalnızca o duysun istediğim için fısıltı halinde tutmuştum sesimi. seni seviyorlarım yalnızca ona özel olsun istiyordum. bir başkasının duymasını bile istemiyordum.
o daha tepki veremeden bizi ürküten bir ses işittik. "kageyama tobio! hinata shoyo!" ikimiz de hızla sese baktık. bayan shin, gözlerindeki güneş gözlüğünü saçlarına çıkardı. "sizinle sonra görüşelim."
yutkundum. "tamam efendim."
o giderken kageyama homurdandı. "tüm romantizmin içine etti kadın ya, şaka gibi..."
güldüm ve ayağa kalktım. "kalk hadi, kahvaltı yapalım kantinin her şeyden kötü olan tostlarıyla."
-
txt dinleyin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachi
Fanfictionkageyama tobio sırf ezik bir karaktere sahip diye nefret ettiği hinata shoyo'ya tutulmuştu. fakat bunu gösteriş şekli şeye benziyordu... ilkokulda hoşlandığı kızın saçını çekmeye? FOR ANHELEOS