26

2.9K 413 320
                                    

"gerizekalısın!" hemşirenin elime verdiği pamuğu sinirle kageyama'nın kaşındaki yaraya bastırdım. acıyla inledi ve kendini geri çekti. "ya hiç uğramadığım şu revire senin sayende ikinci kez geldim. aptal, ne diye kavga edersin ki? tam da artık kaostan falan uzak duruyor, uslu uslu takılıyor diyordum." bir kez daha bastırdım pamuğu, yaraya. "ama huylu huyundan vazgeçer mi? geçmez." ben ona saydırırken onun hiçbir şey söylemiyor oluşu daha çok sinirlendiriyordu beni. sızlanmasına rağmen yaranın acıdığını sesli dile getirmiyordu da.

yüzüne eğildiğimde bir türlü yüzüme çıkarmadığı bakışlarını irislerime çevirdi. mahcup görünüyordu ve bu beni neredeyse ağlatacaktı. yarılmış olan kaşına nazikçe dokundum ve dudaklarımı yaranın hemen üzerine bastırdım.

"acıyor mu?"

"acıyor." dedi kısık bir sesle.

elimdeki pansuman eşyalarını dolaba koyup yatak olarak kullanılan sedyeye yaklaştım. çoktan yatmış ve bacaklarını kendine çekip küçültmüştü bedenini.

"neden kavga ettiğini söylemeyecek misin?"

"ı-ı."

"herkese sorar öğrenirim?"

gözlerini kapattı. "öğren."

derin nefes verdim. sandalyeyi yatağa olabildiğince yaklaştırıp oturdum. onu izlemeye başladım.

kageyama'nın kavgacı bir kişiliği vardı zaten. agresif, canı sıkıldığında dahi insanları döven... ama biz yakınlaştıktan sonra ciddi kavgalara karışmaz olmuştu. zamanının büyük çoğunluğunu benimle geçirdiği için olabilirdi pekâlâ. kavgadan uzak duruşuna, karşıma yüzünde yaralarla çıkmayışına o kadar alışmıştım ki neredeyse eski kageyama'yı unutuyordum.

yüzüne hafifçe eğilip gözlerini örtecek kadar uzamış perçemlerini geriye ittim. "saçlarını kestirmelisin." diye mırıldandım. "rahatsız ediyor olmalılar."

o uyuduğunda hocadan zar zor izin alıp yanında kaldım. dördüncü teneffüs kuroo senpai, öğle arası ise ekibin hepsi revire geldi. kageyama çoktan uyanmıştı o zamana. hâlâ uzanıyordu ama. durgun halini hiç sevmemiştim.

"çok hasar almamış ya." bokuto-san'ın söylediğinde kuroo-san sırıtarak karşılık verdi. "sen diğer çocuğu gör asıl, yüz nakli gerekecek kesin."

"okuldan atılır mı?" diye sordum stres içerisinde.

"tch." benim pek tanımadığım ama geçenlerde naklini bu okula aldıran noya-san kollarını göğsünde bağlayıp sırtını duvara yasladı. "kageyama'nın ailesi zengin. müdürde de onu okuldan atacak göt yok."

kageyama mırıldandı. "doğru söylüyor." gözlerini tekrar yumdu. "gidip yemek yiyin. ben uyuyacağım biraz daha."

kimse itiraz etmedi söylediğinde. onu da kaldırmak için çabalarlar sanıyordum oysa. dudaklarım bir aralandı bir kapandı. sonunda da herkes çıktı revirden.

"ya sen?" diye sordum. bugünkü ruh hâli cidden hoşuma gitmiyordu.

esnedi. "uykuya yemekten daha çok önem veririm. sen de git ve bir şeyler ye." ve bana poposunu döndü.

"kageyama-"

"hinata git hadi. yalnız kalayım azıcık da."

resmen beni kovmuştu. dışarı çıktığımda diğer herkesin orada olduğunu gördüm. hepsi de duvara yaslanmış düşünceli düşünceli duruyordu.

"onun nesi var?" dedim titrek bir sesle. kageyama'yı sinirli görmeye alışıktım. son zamanlarda neşeli görmeye de. ama ben bu kageyama'ya alışık değildim. kendisini bunalıma sokan kageyama hiç mi hiç hoşuma gitmemişti. üstelik ruh hâli beni de etkiliyordu ve istemsizce karamsar, bezgin oluyordum.

onu gülerken görmeye kendimi alıştırmamam gerekiyordu belki de. gülmediği zamanlar kalbim acımazdı böylece.

"hinata, kageyama'nın ailesi hakkında pek bir şey bilmiyorsun değil mi?" tanaka-san, ellerini ceplerine soktu ve sırtını duvardan ayırıp bana baktı. "ailesi çok zengin." diye başladı. "ama annesi de babası da öz değil."

kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "ama annesi..." öz gibiydi. "o çok iyi birine benziyordu. yani üvey olduğu aklıma bile gelmezdi."

noya-san derin nefes aldı ve verdi. "annesi o daha beş yaşındayken kageyama'yı terk etmiş. babası da şu an ona annelik eden o kadınla evlenmiş. o yaklaşık on yaşlarındayken babası kumardan dolayı hapse girdi. o zamanları hatırlıyorum çünkü aynı mahallede büyüdük." anlatmaya yanımızdan birkaç öğrenci geçerken ara verdi. "babası hâlâ hapishanede. üvey annesi başka biriyle evli. ikisi de üvey anlayacağın."

"kageyama bu durumdan memnun değil mi?" diye sordum kırgın bir sesle. ona bunu yaşatan herkese kırgın ve kızgındım.

"memnun, memnun da..." tanaka-san sinirle dişlerini sıktı. "fiziksel olarak gücü yetmeyen orospu çocukları ona olan hırslarını bu bilgileri kullanarak çıkarıyorlar. kageyama hiçbir zaman kavgayı başlatan kişi olmadı. okulda zorba olarak, canının istediği kişileri döven biri olarak tanınıyor olabilir ama olayın aslı öyle değil işte."

kuroo-san alçak bir sesle konuştu. yakınında olmasam duyamazdım muhtemelen. "asıl zorbalığa uğrayan kişi başından beri oydu."

-

kageyama, üzümlü kekim...

irem dedi ki, boş boş bölümler okutuyon bize hep el eleler falan azcık olay serp araya. dedim oha çok mantıklı

tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin