17

3.8K 478 436
                                    

bölümü çok sevdim siz de sevin

"neden geldiniz?" ellerimi ceplerimden çıkarıp arkama aldım ve omuzlarımı silktim. yaslanmış olduğum lavabodan uzaklaşmıştım. o da elini köpüklerken aynadan bana bakmıştı.

"sana mı soracaktım gelip gelmeyeceğimi? kuroo-san'ı desteklemek için-"

güldü. susmayacaktım ama gülüşü çok güzeldi. susup tebessümle ona baktım.

"iyi iş çıkardın."

"ama yenildik."

yenilmişlerdi.

"kollarımı sıvar mısın?" iki adımla yanında durup eşofmanının kollarını sıyırdım. sağ kolunu kaldırıp da üzerimden attığında kendisi ile lavabo arasına sıkıştırmış oldu beni. gözleri ile sol kolunu işaret etti. "onu da." elleri çok az köpüklüydü.

"h-hey,"

"yap shoyo."

"ismimle seslenebileceğini kim söyledi? ayrıca ne oluyor ya?" sinirle ittirdim onu. neyse ki filmlerde olduğu gibi hareketsiz kalmadı ve iki adım kadar geriye sendeledi. "eşcinselim ve bu yüzden erkekler bana yavşayabilir öyle mi? böyle düşünüyor olmalısın. sırf eşcinsel olduğum için benim sürtük olduğumu düşünüyorsun öyle değil mi? sen kim olduğunu sanıyorsun? tobio kageyama sen-"

aramızdaki mesafeyi tekrar kapatıp ellerini yanaklarıma koyduğunda gözlerim irileşti.

"umarım sadece bana öyle geliyordur ama öpecekmiş gibi bakıyorsun!"

"öpmeyeceğim, sadece sus seni gerizekalı." yüzünü yüzüme yaklaştırdığında ne olur ne olmaz diye iki elimi de dudaklarına bastırdım. kalbim hızlanmıştı, nefes nefese kalmıştım.

kafasını birazcık geri çekip konuşmaya başladı. ben de ellerimi indirdim. "senden hoşlanıyor olabilirim." dedi düşünceli bir ses tonuyla. "yani, benim dışımda herkes senden hoşlandığımı söylüyor."

"herkes-"

"sus bir." içeri giren bir çocuk bize tuhaf tuhaf bakınca ellerini indirdi. "ellerimi yıkayayım." ellerini yanaklarımdan çektiğinde hızla çekildim karşısından. "ve sen de yanaklarını yıka."

şerefsiz, bir de gülüyor.

-

"bak, birinden öyle iki günde hoşlanamazsın. bu yanlış tamam mı? seninle ne kadardır iyi anlaşıyoruz ki biz? birbirimizi tanımıyoruz bile."

"tanıyalım. beni tanıdıkça seversin belki."

"hadi ama ya!" isyankar bir tonda kafamı arkaya atıp tavana baktım. o, karşımdaki merdivenlerde oturuyordu. kantine inen merdivenlerin orada konuşuyorduk. arada sırada birileri gelip geçiyordu ve bizi bölüyorlardı ama onlar gidince konuşmaya kaldığımız yerden devam ediyorduk.

telefonum çalmaya başladığında çıkarıp açtım. yachi'ydi arayan.

"ya sho, neredesin? otobüs okula geri dönüyor. kageyama-kun yanında mı? birlikte gelin hadi."

"ta-"

"biz şimdi gitmeyelim." kageyama'ya baktım. kısık sesle konuşuyordu. "bu konuşma yarım kalırsa bir daha bahsi açılmaz."

"yachi biz kageyama ile birlikte döneceğiz. beklemeyin."

"bu koç çok korkunç. nasıl söyleyeceğim?"

kıkırdadım. "yaparsın yachi." telefonu kapattım. derin bir nefes alıp kageyama'ya baktım.

"başta benimle takılan insanların sana bulaşması umurumda bile değildi. hiçbir şey umurumda değildi benim. ilk dönem aynı sınıftaydık ve seni sık görüyordum. o kadar sinir bozucuydun ki, ikinci dönem için çoktan gidip sınıf değiştirmek istediğimi söyledim. erkene çekildi tabii ve daha ilk dönem bitmeden sınıf değiştirdim."

"seni pislik." diye mırıldandım.

dudağını dişledi. "ama daha çok görüyordum sanki seni. hem de sınıf değiştirmeme rağmen. her yerdeydin. farkında bile değildim ama seni izliyordum. suratındaki yara bantları bir dönem çok artmıştı mesela. bunu fark edebilmiştim. en sevdiğin dondurma aromasının vanilya olduğunu bile öğrenmiştim."

ters ters suratına baktım. "yoo."

"ama hep vanilyalı yiyordun." dedi şaşkınlıkla. o kadar tatlı bir şaşkınlıktı ki bu, gülmek istemiyor olmama rağmen gülmüştüm.

"o, yachi'nin en sevdiği dondurma aroması. hiçbir zaman tam bir dondurmayı bitiremez. dişleri acır. bu yüzden bana verir kalan yarısını. en sevdiğim aroma vişne."

tebessüm etti. "vişneli meyve suyunu da seviyorsun."

"konumuza dönelim ya." dedim. "bırak sevdiğim aromaları."

"seni izliyordum işte." dedi omzunu silktikten sonra. "bu kadar."

"niye bana ters davranıyordun?" omuzlarımı düşürüp alıngan bir ses tonuyla konuştum. "beni dövdüğün bile oldu."

"dövmek demeyelim de..."

birkaç kız yanımızdan geçtiği için konuşmaya ara vermek zorunda kaldık. iki kız kageyama'ya, biri de bana bakarak usulca yanımızdan geçtiler. kaşlarımı çatıp arkalarından baktım.

uzun ve esmer olanı durup tekrar bize ilerlediğinde gözlerimi kıstım.

"şey, kageyama-san... bugün maçta harikaydın."

"yalana bak." açık bir şekilde konuşup kollarımı göğsümde bağladığımda kageyama güldü ve ayağa kalkıp esmer bomba ile ilgilenmeye başladı.

gözlerimi devirdim. az önce bana aşıktı değil mi bu çocuk? hep palavra.

onlara sırtımı döndüm ve kantine ilerlemeye başladım. kageyama gidiyor olduğumu fark edip de arkamdan seslendiğinde çok da kalabalık olmayan kantine girmiştim bile.

boş bir masaya otururken kendimle çatışıyordum. "kıskandım." dedim dişlerimin arasından. "yok ya, ne kıskanıcam..." diye mırıldandım saniye geçmeden.

hiç dürüst değildim, kendime karşı hiç dürüst değildim...

zimzalabimhell , Miara- < 3

tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin