37

1.6K 242 210
                                    

hinata'dan,

"sho-yo..?" duyduğum sesle başımı dizlerimden kaldırmış ve arkama bakmıştım. elindeki çöp poşetine bakarak dışarıya çöp çıkardığını söyleyebilirdim. "shoyo!" hızla poşeti yanına bırakıp dışarı çıktı ve beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı. yağmur artık onu da ıslatıyordu. "tanrı aşkına, ne kadardır yağmur altındasın sen?" sırılsıklam olmuş saçlarımı arkaya itti ve yanaklarıma koydu sıcak ellerini. "hadi içeri girelim kuşum. şu ıslak kıyafetlerden kurtulalım."

ağlamaktan gözyaşım kalmadı sanırken gözlerim tekrar doldu ve ıslak kıyafetlerimi unutup bayan suzuki'ye sarıldım sıkıca. "çok özür dilerim. kageyama'ya ve size yaşattıklarım yüzünden çok özür dilerim." 

derin nefes aldığını duydum. bir süre ağlamama izin verdi ama aniden kafama vurduğunda kendimi geri çekip şaşkınlıkla suratına baktım. ellerini beline koydu ve kaşlarını çattı. "şu üstümün haline bak!" gerçekten benim yüzümden sırılsıklam olmuştu. kendime hakim olamayıp sesli güldüm. "kötü çocuk! geç içeri!" azarlayan bir tonda konuşarak beni içeri geçirdi ve bu esnada konuşmayı kesmedi. onun emirleri doğrultusunda ayakkabılarımı ve ıslandığı için ağırlaşan montumu çıkardım kapının önünde. beni azarlamaya devam ederken üst kata, banyoya çıkardı. "kageyama'nın kıyafetlerinden vereceğim sana. sıcak bir duş al ki üşütme."

gitmeden önce elini tuttum ve bana bakmasını sağladım. "çok üzgünüm."

"eşek sıpası. eğer üzgünsen kapıyı çalarsın ve özür dilersin, ne gerek var bu kadar ıslanmaya? şapşal." saçlarımı hızlıca karıştırdı. su damlaları her yere sıçramış olmalı o bunu yaptığında. "asıl ben o kadar sağlam duramadığım için üzgünüm güzel çocuğum. biliyorum, üzgünsün. daha fazla yıpratma kendini bizden özür dileyerek. kageyama da ben de biliyoruz neler hissettiğini."

yutkundum. "bu kadar iyi olduğunuz için teşekkür ederim suzuki-san."

"ah!" gözleri irileşti. "kageyama durumu babasına çaktırmamak için burada değil yurtta kalıyordu ve okula gitmeye devam ediyordu. hemen onu almaya-"

"ben..." susup bana baktı merakla. "uzun süre kalamam burada. ona birkaç dakika görünüp tekrar düzenini alt üst etmeyi de istemiyorum. o yüzden lütfen burada olduğumu ona söylemeyin." yutkundum ve kageyama'nın odasının olduğu tarafa baktım. "onu görmek için buraya gelmiştim ama şu an iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum. bir kez daha dağıtamam onu."

iç çekti. "bebeğim, ikiniz de dağıldınız dağılacağınız kadar..." yanağımı okşadı yavaşça. "tamam." dedi sonra. "ona söylemeyeceğim. daha fazla o kıyafetler içinde kalma hadi, hasta olacaksın."

tebessüm edip başımı salladım. 

-

kageyama kokan kıyafetlerle kageyama kokan yatağa girdiğimde ona ait olan yastığa sıkıca sarılmış ve gözlerimi yummuştum. uzun zamandır hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim. 

ağladığımı ıslanan yastıkla fark edebildiğimde sakinleşmek için derin nefesler verdim. bedenimle birlikte ruhum da fazlasıyla yorgun düşmüştü. bu yüzden uykuya dalmam çok kolay oldu. 

-

gözlerimi gördüğüm kabus sebebi ile sonuna kadar açtığımda bir süre nefes nefese karşıma baktım. karanlık oda üzerime üzerime gelirken doğrulmaya çalıştım ama belime sıkıca sarılmış kollar bunu yapmamı engelledi. şaşkınlıkla arkama baktım. duyduğum kokunun kime ait olduğunu biliyordum ama emin olabilmek için gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. kageyama tobio ile aynı yatakta uyuyordum, öyle mi?

düzenli nefes alış-verişlerinden uyuduğunu anlayabiliyordum. kabus sebebi ile hızlanmış olan kalbim yavaşça sakin atışlarını kazandığında zorlanarak da olsa bedenimi ona döndürdüm. cidden çok sıkı sarılmıştı. bir insan uyurken nasıl bu kadar sıkı tutabilirdi bir şeyi..?

onu uyandırırım korkusuyla dokunamadım özlediğim yüzüne. yalnızca uzunca baktım. oda usulca aydınlandı. onu izlemeyi sürdürdüm. birkaç kez gözlerim dolsa da ağlamamak için büyük çabalar verdim. yeni yeni doğan güneş ışınları perdelerin açık oluşunu fırsat bilip odaya girdi ve kageyama'nın yüzünü aydınlattı. 

dudakları, yanağını yastığa yasladığı için hafif aralıktı ve komik bir surata sahipti o an. yanağına uzandım ve gözlerimin önünde düşmüş olan kirpiğini aldım. bu hareketim gözlerini aniden açmasını sağladı. irkilip elimi kendime çektim. böyle bir şeye uyanmasını beklemiyordum.

beni gördüğünde gözlerini yavaşça yumdu ve bedenimi bedenine yapıştırıp burnunu saçlarıma daldırdı. "bir dahakine bu kadar bencil olma..." diye mırıldandı. gözlerim doldu sesini işitince. sıkıca tutundum ona, onun bana tutunduğu gibi. "geldiğini söylemeliydin. daha uzun vakit geçirebilirdik."

"özür dilerim." dedim titrek bir sesle. odasına da yoğun bir şekilde yayılmış olan kokusunu içime çektim. onunla bağdaştırdığım huzuru içime çektim derin derin. "seni öpebilir miyim?" kafamı geri çekip yüzüne baktım. gözleri kapalıydı. uyuduğunu bile düşündüm.

gözlerini açmadan yanıtladı. "hm hm."

sıkı kollarından kurtulup yatakta hareket ettim ve bedenimi yukarı çekip yüzlerimizi eşitledim. elimi yanağına koyduğumda açtı gözlerini. buruk bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. "çok güzelsin." diye fısıldadım. "o kadar güzelsin ki, saatlerce konuşabilirim bunun hakkında. her bir zerreni çok seviyorum. çok aşığım."

kaşlarını çattı ve o da elini yüzüme çıkardı. ıslanan yanağımı kurulamaya başladı. ağlıyordum demek. "aptal, ağlama. katlanamıyorum buna." yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. ben ağlarken o da sertçe öptü beni. benim dudaklarımın aksine hareket ediyordu onunkiler. ona karşılık verdiğimde geri çekti kendini. alnını alnıma yasladı ve derin bir nefes çekti içine. "shoyo, shoyo, shoyo..." ismimi onlarca kez fısıltı şeklinde zikretti aşığı olduğum dudaklarından. 

"tobio." ağlayışım şiddetlendi ve sesli bir şekilde ağlamaya başladım. tekrar sarıldık birbirimize. çok ağladım. günlerin acısını çıkarmak istercesine, çok ağladım. saçlarımı okşayan ve arada sırada kulağıma eğilip burada olduğunu söyleyen kageyama'nın göğsünde dakikalar boyunca ağladım. 

-

nasıl olmuş..?

tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin