dün kageyama ile neler yaptığımızı yachi'ye anlattığımda kendi dertlerini unutup benim yaşayamadığım şoku geçirmişti. benim için çıldırmıştı adeta.
"çok duygulandım. resmen en yakın arkadaşımı evereceğim."
kahkaha attım. "öyle değil."
biz boş sohbetlerimizden birini yaparken sınıftan biri yachi'ye seslendi. "basketbol kulübünün koçu seni çağırıyor yachi."
"ben de geleyim mi?"
"yok ya. artık kankayız koçla. merak etme." gülüp el salladım. önümdeki dil bilgisi kitabı ile ilgilenirken yanımdaki boşluk dolduruldu. kafamı kaldırıp kim olduğuna baktım.
"n'aber?" dedi.
"iyi." dedim omzumu silktikten sonra. "aynı. sen?"
"benden de aynı. matematik öğretmenimiz gelmemiş de, boşuz üç saattir."
"sizin matematikçinizi istiyorum." diye mızmızlandım. "bizimki asla gecikmez, asla gelmezlik yapmaz." başımı sıraya koydum. "dün uyuyamadım da." diye mırıldandım.
"niye?" benim gibi başını sıraya koydu ve elini saçlarıma daldırıp hafif bir masaj uygulamaya başladı.
gözlerimi yumdum. yaptığı masaj çok güzel hissettirmişti. "dün çok eğlendim." dedim yorgun bir sesle. "ve enerjimi tam olarak dışarı atamayınca da uykumu getiremedim bir türlü. senin yüzünden diyebiliriz."
güldü. gözlerimi açmadan sırıttım ben de. "özür dilerim o zaman." dedi. "bugün seni yorarım."
zil çaldığında doğruldum. o da sol taraftaki boşluğu ayağa kalkarak boşalttı. sıra arkadaşım henüz gelmemişti.
"dersiniz ne?"
"ingilizce."
"uyu." dedi. "boş ders."
"sınavda ne yapacağımı da söyler misiniz bay kageyama?"
"bu ders uyu, sınav yaklaşınca ben seni çalıştırırım."
"ingilizcen iyi mi?"
"hayır." ters ters suratına baktım. yanağımı sıkıştırıp çekiştirdi. "bakma bana öyle, havuç."
+
öğle arası, yemekhanede yemeğimi alırken birçok kişinin bana bakması alışık olduğum bir şeydi. ama bu kadar çok insanın odağı olmak alışıldık değildi. o bakışlar altında yemeğimi yiyemeyeceğimi anlayıp tepsimle birlikte sınıfıma ilerledim.
sınıfa girmeden önce tepsiyi sıkıca tutup kapıyı çektim. konuşan iki grup da ben gelir gelmez susmuştu.
olduğum yerde durup kaşlarımı çattım. "neler oluyor?"
kenardaki üç erkek bana tehditkar bakışlar atarken kızlar söyleyip söylememek arasında kalmışlardı.
"hinata," dedi yuzu. "kageyama ile yattın mı?"
bir süre ne sorduğunu anlayamadım. öylece suratına baktım. gözlerimi kırpıştırdım. "ne?"
"yatmadın değil mi?"
"kageyama ile ne kadardır tanışıyoruz da hemen altına gireyim kafayı mı yediniz?!"
"bağırma kıza, sürtük."
tetsu'ya baktım kızlardan gözümü ayırıp. "doğru ya," dedim alayla. "kageyama ile yatmak isteyen asıl kişi sendin. benim dedikodum seni kudurtmuştur."
üzerime yürüdüğünde arkadaşları tuttu onu. kızlara baktım tekrar. tepsimi rastgele bir sıraya bırakmıştım.
"bu dedikoduyu kim yaydı?" kageyama öğrenirse benim yaydığımı düşünüp benden yine nefret edebilirdi.
"bilmiyoruz ama sanırım bizim sınıftan çıktı. kageyama sabah sınıfa gelmişti ya. o sıra."
dudaklarımı düşünürken yaptığım gibi ısırırken sabahı düşünüyordum.
"sabah sadece başıma masaj yaptı ve ingilizce dersi hakkında konuştuk. başka hiçbir şey-."
tetsu öfkeyle sözümü kesti. "dün çok yoramamış seni, bugün daha çok yoracakmış."
omuzlarım düştü ve şaşkınlıkla suratına bakakaldım. "cidden ne biçim sapıklarsınız siz..?" diye mırıldandım. "kageyama'yı göreniniz oldu mu bu olaydan sonra?"
kızlar olumsuz anlamda kafasını salladı. tepsimi orada bırakıp koşar adım tuvalete ilerledim. kageyama dedikoduyu yayan kişinin ben olduğumu düşünürse... hızla boş bir kabine girdim ve yere çömelip saçlarımı çekiştirdim.
ne yapmalıyım? ne yapabilirim?
-
kurgu uzadikca uzuyo arkadaslar taktik verin nereye baglayabilirim ben bunu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachi
Fanfictionkageyama tobio sırf ezik bir karaktere sahip diye nefret ettiği hinata shoyo'ya tutulmuştu. fakat bunu gösteriş şekli şeye benziyordu... ilkokulda hoşlandığı kızın saçını çekmeye? FOR ANHELEOS