"diğerlerine uyup da beni sıkıştırmasaydın şu an hiç eksin olmazdı biliyor musun?" dondurma için geldiğimiz pastanede vişneli pasta yiyorduk. "gerçi yavaş yavaş eski halini unutuyorum."
"üzgünüm. hangi psikoloji ile yaptım bilmiyorum ama ilişki uzmanı bokuto'ya göre sana ilgi duydukça kendime kızmışım. ve kendime senden hoşlanmadığımı ispatlamak için de böyle bir yol izlemişim."
"mantıklı ama." dedim ağzıma bir pasta parçasını atıp tadını çıkara çıkara yerken. "bu mekana hiç gelmemiştim ama vişneli pastaları mükemmel. yachi ile bundan sonra buraya gelelim."
"geçen gün," dedi. "yachi neden düşüktü? benim arkadaşımdan hoşlanıyordu değil mi? sanırım artık hoşlanmıyor."
iç çektim ve çatalımla pastama eziyet ederken konuştum. "yamaguchi'den hoşlanıyordu."
"hadi ya..." diye mırıldandı. sıkıntılı görünüyordu. "tsukishima ve o iki yıldır birlikteler. keşke sorsaydın..."
"aslında yachi şıpsevdi bir kız." dudaklarımdaki vişne aromasını emip devam ettim. "birgün bana birgün sana aşık olabilir. böyle biri. aşka inandığını söyleyemem. sadece dış görünüşe bakar ve beğenirse beğenir. beğenmezse zaten tanımaya bile kalkmaz. böyle biri o. elbette yamaguchi'yi unutacak. ama ilk defa hoşlandığı kişiyi elde edemeyeceğinin farkına vardı. bu da, kendi değimiyle ezik hissettirmiş kendisini."
"yamaguchi iyi çocuk." dedi. "herkese iyi. ve yachi'ye de uzaktan gördüğüm kadarı ile fazla nazik davranıyordu. onun yerinde hangi kız olsa yamaguchi'ye tutulurdu."
ofladım. "sınavlar başlayacak. umarım bu mesele onu fazla etkilemez. yachi çok belli etmiyor olabilir ama ailesi çok baskıcı."
sonrasında yachi'den konuşmayı bıraktık. birbirimiz hakkında bir şeyler öğrenmeye çalıştık. gitar çalabildiğini, benim gibi vişne aromasını sevdiğini, japonya'da değil de italya'da yaşamak istediğini öğrendim.
onu dinledikçe daha çok gülümsedim. çocuk ruhluydu. en azından o an, o kadar çocuktu ki tavırları, ben aşık olmuştum resmen ona.
ellerini kocaman açıp da hararetli hararetli bir şeyler anlatırken yüzündeki heyecan, gözlerindeki ışık hiç sönmedi. ve benimleyken hiç bu kadar gülmediği için kafeden çıkarken sarhoş gibiydim. suratımdaki tebessümü silemiyordum.
beni evime kadar bırakma konusunda ısrar edince, onu kırmadım.
"bu kageyama'yı sevdim."
"efendim?"
bizim evin sokağına girdiğimizde durup ona baktım. "bugün bana gösterdiğin kageyama'yı sevdim."
gülüp ensesini ovdu. "cidden mi?" utanınca çok tatlı olduğunu da yazdım aklıma.
"dön hadi. iki bina ilerde bizim ev."
"tamam. pazartesi okulda görüşürüz."
tebessüm edip el salladım. giderken bir şey söylemek için dudaklarımı açtım ama sonra tereddüt edip geri kapadım. tam arkamı dönüp de gidecekken, vazgeçip ona seslendim.
"kageyama!" durdu, merakla bana baktı. "söylemeyi unuttum," kocaman gülümsedim. "güzel bir gülümsemen varmış."
sesli güldü ve el sallayıp bana sırtını döndü. ellerini ceplerine soktu. arkasına hiç bakmadı. belki de yüzünde silinmeyen bir gülümseme vardı, benimki gibi.
-
bunu da bugün bitirsem ne iyi olur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tüm aşklar kavgayla başlar # kagehina n kiyoyachi
Fanfictionkageyama tobio sırf ezik bir karaktere sahip diye nefret ettiği hinata shoyo'ya tutulmuştu. fakat bunu gösteriş şekli şeye benziyordu... ilkokulda hoşlandığı kızın saçını çekmeye? FOR ANHELEOS