56. Bölüm Tsunami

2.6K 267 143
                                    

Höllö 🌷

Gençler bölüm zamanında geldi o kadar mutluyum ki anlatamam.🤗


Çok severek yazdığım bir bölüm oldu. Hem de upuzun❤️

Hep Peri'nin kabuslarını okuduk artık Yiğit'e geldi. Biraz açtık tamamen açılması özel olacak ikisinin de o yüzden biraz daha var ama az kaldı.

Multimedyada Umut Kaya Gül Güzeli var. Öyle mi güzel uyar bir şarkı işte öyle güzel uydu. Dinlemezseniz telefonunuz tabletiniz bozulur ona göre ayarladım😁


Çok konuştum.🙄 Sensiz Asla kahvelerimiz hazırsa hadi buyrun bölüm sizlerin keyifle okuyun.🌷




Gri bulutlar dünyanın en güzel şehri İstanbul'un üzerinde salınırken, arada çakan şimşekler birazdan başlayacak olan yağışın habercisiydi. Peri, pencereden dışarı dalıp gitmişti. Odadan dışarı da çıkamıyordu dün geceden sonra. Dalgın gözleri uyuyan Yiğit'i bulduğunda sessiz bir nefes aldı. Yüzünün sağ tarafı tanınmaz hale gelmişti. Yavaşça kalkıp yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Yüzüne dalıp giderken İtalya'dan geldiğinden beri yaşadıkları gözlerinin önüne geldi. Burada ne işi vardı? Küçücük, kabus dolu hayatında yaşayıp gidiyordu. Yaptıklarını bir teraziye koyup tarttı ama o teraziyi hiçbir şekilde dengede tutamadı. Sapasağlam durduğu yerden zorla çekiliyordu. Sanki bir mıknatıs vardı ve kendini yerinden koparmaya çalışıyordu. Bu mıknatısın gücü sadece kendini yerinden çekmiyor, diğer sabit olan düşüncelerini de yerinden oynatıyordu. Yiğit'in yüzüne dikkatle bakarken onun gözlerini açtığını görünce kendine gelip biraz doğruldu.


"Günaydın" dedi sessizce. Yiğit bir an ne olduğunu algılayamasa da yüzünde hissettiği acıdan dolayı algısı açıldı. Peri'nin soğuk gibi görünen şefkatli bakışları altında eriyip giderken "günaydın" dedi aynı sessizlikte.

"Uyanmanı bekliyordum pansuman yapacağım. Nasılsın?"


Yiğit yatakta doğrulup arkasına yaslandıktan sonra "iyiyim" dedi. "Pansumanı ben yaparım akışkınım."

Peri hiç duymamış gibi pamuğa batikon döküp sandalyeyi yatağa doğru çekti.


"Buna izin vermeyeceğimi biliyorsun."

Pamuğu yüzüne değdirirken "çok kötü şişmiş" deyip pansumana devam etti.


"Kendin yapabilirsin biliyorum, ben de senin gibi düşünürdüm. Babam yaralarımı sarınca içimden derdim ki iyi ki ben yapmadım."

Gözlerini yüzünden ayırmadan yaralara dokunurken Yiğit gözlerini kırpmadan Peri'yi izliyordu. İşine öyle odaklanmıştı ki transa geçmiş gibiydi.


"Acısa da yaralarım, umursamazdım acımıyor derdim senin gibi" deyip Yiğit'in gözlerine baktı. Eli yüzünde dururken çok derinlerde başka şeyler görüyor gibiydi.


"Oysaki çok acırdı. Sırf babam pansuman yapsın diye öyle söylerdim. Senin de canının yandığını biliyorum. Benim gibi sustuğunu da biliyorum çünkü sende beni görüyorum."


Yiğit sesini çıkarmadan bakarken yutkundu, kızarmış gözlerini kapatıp açtı. Sanki içini okuyordu sanki her şeyi biliyordu.


"Yanlış düşünüyorsun. O yaralar benim bir parçam gibi oldu. Onlar olmazsa canım yanıyor."

Peri, acı ifadesiyle belli belirsiz tebessüm etti, derin bir iç çekip pamuğu yaranın üzerine dokundurup kaldı.


"Bir bütün oluyor insan. Yaralar kapanmaya başlayınca panikliyor. Sanki yara almadan önceki halini unutmuş gibi."

Sensiz Asla Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin