24. Bölüm İfrit

3.5K 578 250
                                    

24. bölüme hoş geldiniz🌷


Yorumlarınızı dört gözle beklediğim uzun bir bölün getirdim sizlere. Umarım beğenirsiniz🌷


Multimedyada Esaret hikayemizde kullandığım bir enstrümantal var. Mark Eliyahu'dan harika  enstrümantali açarak okumanızı şiddetle öneririm.

Sensiz Asla kahvelerimiz hazırsa buyurun bölüm sizlerin keyifle okuyun🌷




Buz gibi havayı ciğerlerine çekip yürüyüşünü yavaşlattı. İnsan, hareket halindeyken ısınır sözü bugün anlamını yitirmişti. Kaç zamandır yürüyordu ve soğuk iliklerine kadar işlemişti. Bardak termosundaki kahvesinden bir yudum alıp cebine koydu. Dün yaşadıklarından sonra geceyi huzursuz bir şekilde geçirmiş, iki bir kalkıp durmuştu. Onur'un aldığı üç ay hapis cezasını da duyunca intikamın verdiği keyif tamamen yok olmuştu.



Durup, denizin kenarına geldi, ellerini cebine iyice sokup omuzlarını kaldırıp indirdi. Gri denizin üzerine düşen kar tanelerini dalgın gözlerle izliyor, geçen gemilere bakıyordu, boş ifadesiyle. Bugün ve yarın istediği gibi serbest bir gün geçirecek, ondan sonra resim yapmaya başlayacaktı çünkü anlaşma yaptığı için vaktinde yetiştirmesi lazımdı. Alacağı birkaç malzeme dışında bir eksiği de kalmamıştı.




Yiğit, kabustan nefes nefese uyanıp saatine baktı. Kalbi dolu dizgin çarparken ayaklarını oynattı ve rahatlayıp gözlerini kapattı. Çünkü rüyasında yüksekten atlamamak için kendini o kadar sıkmıştı ki, ayaklarını hissetmez olduğu an uyanmıştı. Hemen kalkıp lavaboya girip çıktıktan sonra üzerini giyindi. Dün, maçtan sonra Ahu'yla artık görüşmek istemediğini söylemişti ama sonuç kendinin istediği gibi değil Ahu'nun istediği gibi olmuştu. O kadar yorgun düşmüştü ki, alarmı da duymamıştı. O kız da şimdi yürüyüşünü yapıp çoktan evine gitmişti! Yine de belki bir ümit deyip kahvesini termos bardağa koyup Yat'ından atlarcasına indi. Hem kahvesini yudumluyor, hem keskin soğuğa adapte olmaya çalışıyor, hem de gözleri o kızı arıyordu.



Nihayet uzaktan görüş alanına giren kişiyi görünce istemsiz bir gülümseme belirdi yüzünde. Plan yapmamıştı çünkü bu kız plana dahil olunca plan da isyan ediyordu. Onu, burada görmeseydi doğruca evine gidecekti. Kafasına koymuştu, kimse kendini bu yoldan döndüremezdi. Onun, denizi izlediğini görünce yüzü değişti. Bu soğukta kendinden başka denizi izleyeni hiç görmemişti. Yazın evet ama kış mevsiminde? Adımları ağırlaşırken, gözlerini ayırmadan yanına yaklaştı. Ne söyleyeceğini de planlamamıştı ve her şey doğaçlama olacaktı artık. Tam yanına gelip kahvesinden bir yudum aldı, umursamaz ifadesiyle bir an dönüp yanındaki kıza baktı. O, yine geldiğini fark etmemişti ve hüzünlü ifadesiyle denizi izliyordu. Gri deniz, bembeyaz kar, simsiyah gözler, arada kışı andıran renk hüzün, hem mevsimde hem bu kızın gözlerinde... Kendine gelip denize döndü.



"Toparlanmışsın."


Peri'den ses çıkmayınca kahvesini yudumlayıp konuşmasına devam etti.



"Bu havada denizi benden başka kimse izlemez sanırdım."


Peri, Yiğit'in sesini duyunca olduğu yere mıhlanırken hava gibi soğuk ifadesiyle yavaşça döndü. Umursamaz bir halde sıcacık kahvesinden bir yudum içip tekrar denize döndü.



"Benzer yönümüz varsa denizi izlemeyi hemen bırak."


Yiğit, şaşırsa da alaylı ifadesiyle denizi izlemeye devam etti.


"Ben benzetmedim sen benzettin. Ve neden ben bırakıyorum, sen bırak."


Peri, gözlerini denizden ayırmadan kahvesini yudumlamaya devam etti.




Sensiz Asla Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin