80. Bölüm İçine Ağlamak

5.2K 294 97
                                    

Höllö 🌷

Zamanında gelmeyen yeni bölümle sizlerleyim. Hepiniz hoş
geldiniz.

Bu bölüm sizlere bayram şekeri olarak gelsin. Hepinizin bayramını kutluyorum. Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı bir bayram geçirmenizi diliyorum🦋🦋🦋🦋🦋

Finale çok az kala Emre Aydın getirdim sizlere. Multimedyada Emre Aydın "Gitme" var. Açarak okumanızı rica ediyorum.


Sensiz Asla kahvelerimiz hazırsa buyrun bölüm sizlerin. Keyifle okuyun 🍀🍀🍀🍀🍀




Kapıdan içeri girmeden adımları durdu. Birkaç kez nefesini tazeledi, arkasına dönüp elini kalbinin üzerine koydu. Kanlı canlı gördüğü kalbindeki tahtın tek sahibi mühür gözlüsünü, ilk kez başka şekilde görecekti. Buna dayanmayı düşünmek bile bu kadar ağırken görünce ne yapacağını bilemiyordu. Gözlerini açıp tekrar kapıya döndüğünde doktorla göz göze geldi. Korkuyla artan kalp çarpıntıları arasında odaya ilk adımını attı ve ikincisini atamadan olduğu yerde kaldı. Hiç hayal etmediği, gözlerinin önüne gelmeyen bu görüntüye katlanma...

Aldığı titrek nefes içindeki tüm sesleri bastırdı. Şok bir halde kalırken yerinden kıpırdayamıyordu. Dünya durdu zamanla beraber, güneşin yaydığı ateş söndü, dünya buz kesti, dili tutuldu. Tüm vücudu ölü gibi kaskatı kesilirken nihayet kırptı gözlerini.


"Yiğit Bey dayanacak gibi değilsiniz çıkalım."

Doktor koluna dokununca başını yavaşça çevirdi. İfadesiz gözlerle bakarken kolunu çekti.


"Eşinizi seviyor musunuz?"

Doktor anlamamış gibi baksa da önce, "evet" dedi. Yiğit aynı ifadeyle bakarken "eğer gerçekten sevseydiniz beni anlardınız" dedikten sonra bir adım atıp Peri'ye doğru yaklaştı.


"Dışarıda oturup üzülerek bekleyecek kadar sevmiyorum ben."


Doktorun gözlerine endişe hakim olurken sessiz kalmayı tercih edip hemşirenin yanına geldi.


"Hastayla ilgilenirken eşiyle ilgilenmeyi ihmal etmeyin. Ruh hali iyi değil, karısına bir şey olursa kendine zarar verir" dedi Yiğit'i işaret ederken. Hemşireyle kısa bir konuşma daha yaptıktan sonra dışarı çıkarken, Yiğit yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Söz vermişti, konuşmayacaktı. İçeri girmişti, önemli olan buydu. Saçlarındaki yeşil boneye baktı bir süre, sonra ağzındaki hortuma, bağlı olduğu monitöre ve elinin üzerindeki seruma. Monitörün ürküten sesi devam ederken ekrana baktı. Tansiyon ve nabız ölçümüne baktıktan sonra solgun yüzüne çevirdi bakışlarını. Cansız, buz gibi olmuş elini tuttuktan sonra sandalyeyi biraz daha çekti. Konuşsa, buradan çıkarılacağına adı gibi emindi. Elini dudaklarına götürüp öperken gözyaşları aktı, ardı ardına. Gözlerini kapattı, o şekilde kalırken zaman geçsin demekten korkuyordu. Çünkü az sonra ya da daha ötesinde ne olacağını bilememek o kadar ağırdı ki. Dudaklarını çekmeden kaldı uzun süre. Konuşmak istedi, kötü bir şey olur korkusuyla sesi de çıkmadı. Yanında olduğunu hissetsin, kabus görmesin... Görüp de durumu daha da kötüye gitmesin.



Saatler geçse bir türlü geçmese bir türlü. Geçsin iyileşsin, geçsin ya kötü olursa...? Dudaklarından sessiz ağıdı arasında kısık bir of döküldü. Yaşadığı hayatı düşündü, neler görüp geçirmişti. Hep bir hareket aksiyon, geçmişinin hırsını acısını çıkarmak, annesiz yıllarca yaşamak... Geçmişinden kopmak için kendini işine vermişti. Akşam olunca kopan geçmişi gelirdi yeniden, onu da boks yaparak aşmaya çalışmıştı ama sonrası.. Gece olunca girdiği kabus lanetinden çıkamamak hayatının önüne geçmişti. Ta ki Peri bir gece yanında yatana kadar. O geceki uykusunu asla unutamazdı. İnanamamıştı, çünkü inanılacak gibi değildi. Görünce sinirlerini tepesine çıkaran kadın mıydı buna sebep yoksa kabusları bitmiş miydi? Sonrası ikinci gece, sonrası üç ve devamı. Peri için de aynısı olmuştu ama bilmiyordu. Nasıl olurdu aynı hastalığı taşıyan iki insan bir araya gelince tüm ilaçlardan daha etkili oluyorlardı? Gözlerini açıp sevdiği kadına bakarken elini ellerinin arasına alıp sıktı.

Sensiz Asla Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin