22. bölüme hoş geldiniz🌷
Bu bölümü çok severek yazdım. Sizlerin de seveceğini düşünüyorum.
Multimedyada efsane bir şarkı var. "Sibel Alaş ADAM" Bilmiyorum daha önce dinlediniz mi? Ben çok severek dinliyorum bölümle de iç içe oldu güvenin bana.
YORUMLARINIZI BEKLİYORUM SAKIN UNUTMAYIN. BURAYA YORUM YAPMAYA ÇEKİNİP ÖZELDEN YAZANLAR VAR. ÇEKİNMEYİN ARKADAŞLAR. SEVEREK OKUYORUM VE ÇOK MUTLU OLUYORUM🌷
Sensiz Asla kahvelerimiz hazırsa buyurun bölüme. Müzik de benden keyifle okuyun🌷
Elinde, not yazılı kağıt, karşısındaki kişiye bakıyor olanlara hâlâ inanamıyordu. Kendisinden inat birini ilk kez görüyordu. Telafi için yapmadığı kalmamıştı ama asıl soru şimdi ne yapacaktı?
Uzun zamandır karın altında beklediği için soğuktan yüzü kıpkırmızı, dudakları mosmor olmuş adama bakıp ifadesiz bir şekilde ağır adımlarla yanına doğru yürümeye başladı. Gözlerini ayırmadan yürüyor attığı her adımda nefret ettiği adamın gözlerindeki ümit kırıntılarını görüyordu. Tam karşısına gelip durdu. Her nefes alıp verdiklerinde ikisinin ağzından dumanlar çıkıyordu. Peri, gözlerini kırpmadan bakarken Yiğit de merakla yüzüne bakıyor bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Oysaki kadınları anlamak o kadar kolaydı ki... Ama bu kızın nefreti ve öfkesi dışındaki hiçbir ifadesini çözemiyordu. Peri, tatlı ifadesiyle gülümseyince anladı onun da diğer kadınlar gibi olduğunu. Her kadının zayıf bir noktası vardı ve bu kız kendini birazcık zorlasa da mat olmuştu nihayet.
Peri, yaklaşıp gülümsedi, gülümsedi... Yüzünü iyice yaklaştırırken, Yiğit nefesini tutup bakıyor bu kızın bu yaptığına anlam vermeye çalışıyordu. Peri, elindeki kağıdı Yiğit'in yüz hizasına çıkarıp ortadan ikiye yırttıktan sonra katlayıp tekrar yırttı sonra bir daha katlayıp yırttıktan sonra ayaklarının ucunda biraz yükseldi yüzünü iyice yaklaştırdı.
"Senin bana yaptıklarını başkası olsaydı da affetmezdim avukat. Ha senin kadar ısrar mı etti baştan savar tamam derdim ama sözkonusu sensin ve asla affetmeyeceğim. Kıytırık bir çiçek, iki not, konuşmak için ısrarın, midemi bulandırıyor!"
Yiğit'in şok olmuş yüz ifadesi rahatlamasını sağlarken geri çekilip ayaklarının üzerine bastı.
"Ve hiçbirine de inanmıyorum. Çünkü bildiğim bir şey var o da avukatlar o kadar iyi oyuncudurlar ki yalan söyleseler bile anlamazsın."
Alaylı bir ifadeyle gülümseyip soğuktan üşüyen ellerini cebine koydu.
"Ama ben senin yalan söylediğini biliyorum. Yazdığın nottan tut bakışlarına kadar yalan akıyor. Bir daha gözüme görünüp beni zor kullanmaya mecbur etme."
Yiğit'in bir şey söylemesine fırsat vermeyip arkasına dönüp ağır ağır yürürken tek duyduğu ayakkabılarının karda bıraktığı çıtırtı sesiydi. Başını eğip atkısıyla yüzünü iyice kapattı. Beyinsiz geri zekalı! Babasına yaptığının yanında bu yaptıkları hata bile değildi! Öfkesi, gözlerine yaş olarak inerken, dönüp o avukat bozuntusunun olduğu yere bakmak istese de vazgeçti. Yeterince bozguna uğratmıştı bakıp da sinirlerini zıplatmayacaktı.
Köprünün altından geçerken yürüyüşe çıktığına pişman olmuştu çoktan. Saatine bakıp geldiği yöne çevirdi adımlarını. Otobüs durağına gelip oturdu. Merakına daha fazla set çekemeyip başını çevirdiğinde de o adamın orada olmadığını gördü. Tüm gardı da düşmüştü. Gelen otobüse binip boş olan koltuğa oturdu. Vakit erken olduğu için nihayet yer bulabilmişti. Başını cama dayayıp giderken gözlerini kapattı. Babası uyanmış mıydı acaba? Çökmüş yüzü, gözlerinin önüne gelince gözlerini kapattı, kapalı gözlerinden bir damla yaş süzüldü yanağına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Asla
General FictionO adamın, mağrur ifadesiyle kimseye bakmadan yanımdan geçişini izledim. Babamı hapse attırıp beni bu hayatta yapayalnız bırakan o adama nefretle bakıp onu kutlayan kalabalığın içinden geçtim. Attığım her adım nefretimi artırırken intikam yemini etti...