chapter 3

2.4K 229 163
                                    

ayb bana bayraminizi kutlamayi unutmusum😔

neyse hayirli bayramlar bugun 3. gunu gerci ama bitmedi daha nasil olsa degil mii

keyifli okumalarr🌸

medya: skz/tmt(ot8)

(sarki onerileri seyden, ben bolumleri yazarken spotifyda olan 7383473 tane skz playlistimi aciyorum ve bolumu yazarken dinledigim sarkilari yaziyorum isterseniz linkini de atarim^^)

Sabah Hyunjin'in sesleri ve Minho hyungun onu engellemeye çalışmasıyla uyandım. "Hyung, uyandıralım."

"Hyunjin, bırak uyusunlar. Görmüyor musun, nasıl uyuduklarını?" Hyunjin derin bir nefes vermişti. "Ama hyung onlar uyanmadan ne yapacağız?"

"Git, içeride Jeongin'le konuş sen, hadi. Bunları da bırakalım. Chan kolay kolay uyanmaz ve çok sıkı sarılmışlar." Hyunjin'den birkaç mırıltı geldi ve birkaç adım sesinin ardından kapının kapanma sesini duydum.

Hafifçe kıpırdandım ve bacaklarımın, bacaklarının arasında kaldığını fark ettim. Başımı kaldırdım ve ona baktım. Huzurlu bir şekilde nefes alıp veriyordu ve kirpikleri bazen hafifçe titriyordu.

Chan hyung, çok yakışıklıydı. Bir bakışını ve mimiğini bile oturup öylece izleyebilirdim. Hem çok yakışıklı, hem çok zeki, hem çok anlayışlı, hemde konuşmasını çok iyi biliyordu. Kelimelerle arası çok iyiydi. Bu yüzden ailemle de hep iyi anlaşıyordu ve ailemden onunla kalmam için izin alması, tek bir konuşmasıyla olmuştu.

Bir senedir birlikte yaşıyorduk ve onunla ev arkadaşı olmak en iyisiydi. Çok eğlenceliydi ve sıkıldım dediğim bir zaman olmuyordu. Her şeyimiz aslında planlıyken, o bu planları eğlenceli hale getiriyordu. Ben onun rahatını bozduğumu düşünsemde, o bana sürekli ailemle Incheon'a gitmek yerine onunla kaldığım için teşekkür ediyordu.

Chan hyungun ailesi ile hiç karşılaşmamıştık. Bize burada olmadıklarını ve uzakta olduklarını söylüyordu. Bunu merak edip yalnızken sormuştum ve bana İngiltere'ye gittiklerini, fakat ülkesini bırakmak istemediği için ailesiyle kavga ettiğini söylemişti. Başta amcasında kalıyormuş ama sonradan ailesiyle arasını biraz toparlamış ve onlar sürekli para gönderdiği için ayrı eve çıkmıştı.

Diğerleri bunu bilmiyordu ve konuşma bittiğinde bunu sadece bana anlattığını, aramızda kalmasını istediğini söylemişti. Bende bana güvenip sırrını açtığı için mutlu olmuş ve bundan elbette kimseye bahsetmemiştim.

Bir elim saçlarına ulaştı ve onları yavaşça okşadı. Arkasında olan saate baktım ve çok geç olmasa da, kalkmamız gerektiğini fark ettim. "Hyung, uyanman gerek."

Onu uyandırmaya çalışmıştım çünkü kollarını bana sıkıca sarmıştı ve çıkabilmemin imkanı yok gibi gözüküyordu. Gerçi, sadece uyurken değil, normalde de Chan hyung kollarını bana sıkıca sarar ve öyle dururdu. Nerede olursak olalım.

"Hyung, Chan hyung. Günaydın, kalkmamız gerek." Elimi çekinerek beni saran pazılı koluna koymuş ve kalkmayı denemiştim. Fakat bacaklarımın bacaklarının arasında olduğunu unutmuştum ve bu çok kötü bir olaya sebebiyet vermişti. Chan hyungtan birkaç mırıltı döküldü ve gözlerini aralayıp direk bana baktı.

Vücudumdan geçen elektrik dalgasını atlatabildiğimde ona baktım. "Günaydın hyung, şey ben özür dilerim. Diğerleri uyanmış, bende seni uyandıramayınca kalkamadım. Yani denemedim ama o-"

"Seungmin, sakin ol. Sorun yok." Gülümsedi ve kolunu geri çekip gerindi. Elini saçlarından geçirip daha çok dağıttı. Onu hala öyle izlediğimi fark ettiğimde toparlandım ve doğrulmaya çalıştım. Örtü çoktan ayaklarımızın altına ulaşmıştı ve şortum bol olduğu için yukarı kadar çıkmıştı. Bacaklarımı kendime çekip şortumu düzelttim ve ayaklarımı yataktan aşağı sallandırdım. Yataktan kalkıp lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım.

just friends?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin