chapter 16

1.4K 147 24
                                    

ben hala su kitabi paylasmaya basladigim gercegine alisamadim soyle bi taslaklara goz atiym diye girmesem wattynin yuzune bakmiyorum😔

medya: skz/pacemaker

Birinin dürtmesi ile gözlerimi aralamıştım. Gözlerimi zorlukla aralamaya çalıştım ama başaramadım. Soğuk bir zeminde yatıyor olduğumu fark ettim. Ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Üstelik ağzım ve gözlerimde bağlıydı.

"Piç herif, getirdiğinden beri sakın onu yerde yatırdığını söyleme." Gülmüştü ve yüzümün yanında bir hareketlilik hissettim. Kıpırdanmaya ve iplerden kurtulmaya çalışmıştım. "Evet, geldiğinden beri burada masumca yatıyor. Ne olmasını bekliyordun? Onu sarayda tutmamı falan mı?"

"Jaehyun, ne istiyorsan söyle yapayım. Ama Seungmin'i rahat bırak. Senin yüzünden hastalanacak." Konuşmaya çalışmış ve kıpırdanmıştım. Ama hiç bir işe yaramamıştı.

"İşim seninle değil Christopher. Seungmin ile. Zaman senin aleyhine işliyor. Seungmin'e ulaşamadığın her gün ona ne olacağını söylememe gerek yok herhalde."

Güldüğünü duymuştum. Birden ağzımdaki bezi çekti ve dudaklarımın üzerinde nefesini hissettim. Geri çekilecekken yüzümü tutup sabitledi. Öpmüyordu ama öpüyormuş gibi yapıyordu. "Sikeyim seni! Uzak dur ondan! Sakın ona bir şey yapmaya kalkm-"

Sözü yarıda kesilmişti çünkü telefonu kapatmıştı. Ardından geri çekilip gözümdeki bezi de çıkardı. "Çözüp odasına çıkarın."

İki adam yanıma geldi ve biri ellerimi çözerken diğeri ayaklarımı çözmeye başladı. "Jaehyun, dur."

Giderken arkasını dönüp bana baktı. "Bu neydi?"

"Sevgilin aramadan duramıyordu. Bende susmasını sağladım." Ardından arkasını dönüp çıkıp gitmişti. Adamların biri doğrulmama yardımcı oldu ve beni yukarı yönlendirdiler. Dün kaldığım odaya girdiğimde arkamdan kapıyı kapattılar.

Derin bir nefes verip yatağa oturdum. Şu an onun aklını karıştırmış ve sinirden deliye dönmesini sağlamıştı. Bunu istemiyordum ama elimden gelen bir şey yoktu. Muhtemelen konuşmamam için ağzımı bağlamıştı. Ona bir şeylerden bahsedeceğimi anlamış olmalıydı.

Bir kadın kapıyı aralayıp bana baktı. "Yemek hazır."

"Hayır, istemiyorum. Teşekkürler." Başımı iki yana salladığımda kadın da aynısını yaptı. "Hayır, bir şeyler yemeniz gerekiyor. Geldiğinizden beri hiç bir şey yemediniz. Bu bana verilen bir emir."

Derin bir nefes verdim ve başımı onaylar anlamda salladım. Ben ayağa kalkıp çıkana kadar beni bekledi. Ardından beni içeri yönlendirdi. Bir masayı gösterip yanımdan ayrıldı. Bende oturdum ve çoktan hazırlanmış tabağa baktım. Bir şey yemek istemiyordum.

"O tabak bitecek. Geldiğinden beri hiç bir şey yemedin. Sana iyi bakmam gerek." Jaehyun gelip tam yan çarprazıma oturdu. Ardından tabağında olanları yemeye başladı. Bir şey söylemedim ve biraz da olsa bir şeyler yemeye çalıştım.

Ardından tekrardan beni götürdüğü odaya gitmiş ve camdan dışarı bakmıştım. Yapacak hiç bir şeyim yoktu. Christopher'ı düşünmekten başka yapabildiğim bir şey yoktu. Jaehyun'un konuşmasına göre, bizim nerede olduğumuzu bilmiyordu. Bir an önce bulması için ve ona sarılmak için bekliyordum. Tanrı'ya dua ediyordum. Her gün onun yanında ve kolları arasında olmaya çok alışmıştım. Şu an kendimi eksik hissediyordum.

"Delireceğim, cidden delireceğim! Hangi hakla Seungmin'i öpebilir?! Dünden beri soğuk yerde elleri ve ayakları bağlı bir şekilde yatıyormuş bir de. Çıldıracağım!"

just friends?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin