chapter 25

1.2K 103 17
                                    

simdi ben galiba bu ficin bitmesini bekleyemeyecegim.. yakinda minsung icin yazdigim short fici paylasirim bir isim ve kapak bulursam insallah cunku baya yazdim ve tadimlik bir sekilde birakacagim

birde bu minsung baya sey olacak yani hani basindan itibaren yetiskin icerikli olacak onu soyleyeyim gordugum kadariyla bundan rahatsiz olan yok ama djwkdhwkdj

medya: idle/dahlia (bolumle alakasi yok su an dinliyorum asiri guzel ve hala soojin'in ayrilmis oldugu sokundayim #idleis6)

Sabah gözlerimi Felix sayesinde açtım. Yanıma oturmuş, beni uyandırmaya çalışıyordu. Gerindim ve gözlerimi aralayıp bakışlarımı tavana diktim.

"Günaydın Miniem. Niye burada uyudun sen?" Hafifçe omuz silktim. Bir elimi saçlarıma atıp karıştırdım.

"Sabah sabah nereden aklına geldi buraya gelmek?" Ona bir soru yönelttiğimde saçlarımı okşayıp düzelttikten sonra başka bir yere bakmıştı. Salonda tek olmadığımızı anlamıştım.

"Hiç, öyle Changbin ile kahvaltı için çıkmıştık. Sonradan size gelmeye karar verdik." Başımı hafifçe sallayıp doğruldum. Elimi enseme atıp ovmuştum. Yastık almadığım için boynum ağrımıştı.

Ardından kalkıp lavaboya gittim ve ayılmak için yüzüme soğuk su çarptım. Uykum dağılırken ellerimi kurutup saçımı düzelttim. Lavabodan çıkıp önce odaya ilerledim ve boynumu güzelce kapattıktan sonra mutfağa girdim. Kahvaltılık için bir şeyler hazırlamaya başlamıştım. Patatesleri kızartırken yanıma gelip belime sarıldı. Başını omzuma koyup boynuma sulu bir öpücük bıraktı. "Küs müyüz?"

"Hayır." Bekletmeden cevabını vermiş ve patateslere bakmıştım. "Ama bana trip atıyorsun?"

"Hayır, bundan nefret ettiğimi biliyorsun." Normalde olsa çoktan ona dönmüş ve kollarımı boynuna sarıp dudaklarımızı buluşturmuş olurdum. Fakat şu an yapmıyordum. "Peki, bu davranışların ne o zaman? Dün gece yanıma gelmedin ve sabahtan beri yüzüme bakmıyorsun."

"Bir sebebi yok. Dün güzel bir filme denk geldim, izlerken uyuyakalmışım. Bugün keyfim yok sadece." Patatesleri tekrar karıştırmamı beklemiş ve beni kendine çevirmişti. "Buna inanmamı mı bekliyorsun? Dün karşılık olarak seni öyle bıraktım diye böyle davrandığını biliyorum. Ama aynısını sen bana yaptığında ben tavır almamıştım."

Bir elini yanağıma koyup okşadığında bakışlarım gözlerine ulaşmıştı. Ardından tekrar arkamı döndüm ve kızaran patatesleri tabağa aldım. "Bir şey yapmıyorum. Sadece boynum ağrıyor ve cidden keyfim yok."

Derin bir nefes verip boynumu öptü. Ardından benden ayrıldı ve bende krepleri yapmaya başladım. Felix yardım etmek için yanıma gelmiş ve masayı hazırlamaya başlamıştı. Christopher tekrar yanımıza geldi. Yanıma geldiğinde eline baktım. Ağrı kesici bir bant vardı. "Ne tarafı daha çok ağrıyor?"

Boynum ve omzumun arasında kalan sol kısmı gösterdim ve tişörtümü çekip oraya bantı yapıştırdı. Ardından saçlarıma bir öpücük kondurdu. Teşekkür ettim ve içeri, Changbin hyungun yanına gitti. Felix ile ikimiz kalınca Felix bana döndü. Kısaca ufak cümlelerle açıklamıştım. Zaten olayı biliyordu.

Başını salladı hafifçe. Kollarını bağlamış bir şekilde beni izliyordu. "Bilmiyorum ama Chan hyung işte. Ondan beklendiği gibi karşılığını almış. Dediği gibi sana tavır da almadı. Hatta tek kelime etmedi ve her zamanki halinden bir farkı olmadı. Sen biraz fazla mı tepki veriyorsun sanki?"

"Neden biliyorum. Tavır almak da değil bu. Sadece bende bilmiyorum işte. Kafam çok karışık. Bir şekilde kendimi açıklayamıyorum. Kapatalım bu konuyu." Felix hafifçe öksürürken bende kreplerde olan bakışlarımı kapıya çevirdim. Changbin hyung içeri girip bize baktı. "Yine hangi konuda dedikodu yapıyordunuz?"

just friends?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin