chapter 40

879 69 26
                                    

size bisey diyim mi

finale az kaldi

medya: billie eilish/i love you

Biz ileri doğru yürürken bir adam önümüze gelip eğildi. "Beni Bayan Alyssa gönderdi. Size ben eşlik edeceğim."

Adam İngilizce konuşmuş ve bize bakmıştı. Christopher'a baktığımda başını sallamıştı. Adamı takip ettik ve bir arabaya bindik. O sırada ellerimiz hala birbirine kenetliydi. Bakışlarım yine ona döndü. Dalgın bir şekilde dışarı bakıyordu. "Nasıl hissediyorsun?"

"Karışık. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum." Bakışları aşağı düştüğünde derin bir nefes verip ona doğru döndüm. "Zorlamış gibi olmak istemiyorum ama biliyorsun, onlar senin ailen ve seninle aralarını düzeltmek istiyorlar."

Başıyla onayladı ve bana bakıp gülümsedi. Yanağıma minik bir öpücük kondurdu. Bende gülümsedim ve araba durduğunda inmiştik. Büyük ve geniş bir villanın önündeydik. İlerleyip içeri girmek için Christopher'ı bekledim. Bir adım attığında beraber demir kapıdan içeri girip bahçeye ulaştık. Bakışları bahçede gezindi. Evin kapısı açılınca ikimizde oraya döndük. "Tanrım, Chris.."

Oldukça genç görünümlü sarışın bir kadın kapıda, dolu gözleriyle Christopher'a bakıyordu. Muhtemelen annesi olmalıydı. Yavaşça yanımıza doğru geldi ve Christopher'ın elini bırakıp bir adım geri çekildim. Aralarına girmeden, kenardan izleyecektim.

Kadın bir anda kollarını Christopher'a sardı ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Oğlunu çok özlemiş olmalıydı. Benim annem, birkaç ay beni görmediği için özleminden ağlayarak arıyorsa, Christopher'ın annesi, seneler boyunca içinde nasıl bir özlemle yaşamıştı kim bilir?

"Sen.. Sen cidden kocaman adam olmuşsun. Benim ufacık oğlum, büyümüş ve oldukça yakışıklı olmuş." Christopher'dan ayrılıp eliyle yüzünü ve saçlarını okşamıştı. Arkada kaldığım için Christopher'ın tepkilerini göremiyordum. "Her zaman küçük kalacak değildim. Zamanla kendi kendimi yetiştirdim."

Sesinde hafif bir kızgınlık tonu vardı ama özlem kendini belli ediyordu. Ne olursa olsun karşısındaki annesiydi ve özlemiş olmalıydı. "Keşke sen büyürken yanında olabilseydim. Her şey için o kadar pişmanım ki. Lütfen beni affet oğlum. Ben.. Ben elimden geldiği kadar telafi etmeye çalışacağım."

Başını çevirip bana bakmıştı. Gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. Ona gülümsedim ve annesine bakıp başını salladı. "Sen damadım olmalısın, değil mi? Hoş geldin."

Bana bakıp yanıma geldi ve sarıldı. Bende annesine sarıldım ve ayrılınca bana baktı. "Cidden, Seungmin'i neden bu kadar övdüğünü görünce daha iyi anladım. Doğru ya, torunum nasıl? O nerede?"

Christopher ile bakıştık. Doğruyu söyleyip söylemeyeceğini bilmiyordum bu yüzden onun açıklamasını bekledim. "Pek iyi şeyler yaşamadık ve Seungmin ufak bir kaza geçirdi. Eun Mi iki hafta erken doğdu. Doktorlar birkaç gün daha hastanede kalmasını söylediği için hala Kore'de."

"Anlıyorum. Geçmiş olsun. O zaman sizi ziyarete geldiğimde göreceğim. Hadi, gelin içeri geçelim." Önden giderken Christopher'ın yanına gidip elini tuttum ve hafifçe sıktım. Birlikte içeri girdik ve salona yöneldik.

"Anne, ben dışarı çıkıyorum." Tatlı bir İngiliz aksanı duyduğumuz zaman kapıya bakmıştık. Güzel bir kız kapıda çantasının içine bakarak geliyordu ve bizi fark etmemişti. "Misafirlerin-"

Bakışları bize ulaştığında Christopher'a baktı ve gözleri büyüdü. "Aman Tanrım, abi!"

Koşarak gelip Christopher'a sarıldı. Christopher hemen ayağa kalkıp gülümseyerek ona sarılmıştı. "Abi, seni çok özledim. İyi ki geldin."

just friends?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin