chapter 5

2.1K 211 132
                                    

hos geldiniz bu icime sinmeyen bir bolum duzeltmek istedim fakat batirdim bu yuzden bu bolumu cok takmayin

jisung ve jeongin bu bolumde tamamen dahil oluyorlar ve jisung ufak bir bomba patlatiyor..

sarkilarda da bazen turkce ceviri koymayi seviyorum cunku anlamlarina gore yonlendirdigim partlar oluyor

medya: skz/ex

Sabah uyandığımda alarmım çalmadığı için daha erken olduğunu düşünmüştüm. Tekrar uyuyacakken alarm çaldı ve zorla da olsa uykuyu bırakıp yataktan doğruldum. Lavaboya girip işlerimi hallettim ve ellerimi yıkayıp çıktım. Mutfağa girdiğimde Chan hyungun daha uyanmamış olduğunu fark ettim. Uyansaydı kesin mutfakta bir şeylerle uğraşıyor olurdu.

Kahvaltı için masayı hazırladım ve yumurta haşladım. Kızarmış ekmek yaptım ve hepsini masaya yerleştirince mutfaktan çıktım. Onun odasına gidip kapıyı araladım ve içeri göz attım. Hala uyuyordu. Gülümseyerek içeri girdim ve yatağının yanına gittim.

Yatağın boşta kalan tarafına oturdum ve kollarımı ona sardım. "Hyung, günaydın. Eğer şimdi kalkmazsan geç kalacağız."

Kollarımı hareket ettirerek onu uyandırmaya çalışıyordum. Mırıldandı ve bana dönüp sarıldı. Uykusuna hala devam ediyordu. "Hyung, uyanman gerek. Kahvaltıyı hazırladım bak, ekmekler soğuyor."

Gözlerini araladı ve bana baktı. Kolunu üzerimden çekip gerindi ve örtüyü üzerinden atıp doğruldu. Gerilen sırt ve kol kaslarını görünce yutkunup bakışlarımı kaçırmıştım. Ayaklandım ve kapıya ulaştığımda ona döndüm. "Hyung, sakın tekrar uyuma. Vakit kaybedip geç kalmayalım."

Başını salladı ve kendini zorlayarak yataktan kalktı. Bende odama geçip üzerimi değiştirdim. Pantolonumu giyip gömleğimi de üzerime geçirdim. Düğmelerini tamamlayıp gömleğimi pantolonun içine soktum. Kravatımı aldım ve odamdan çıktım. Mutfağa girdiğimde Chan hyungun çoktan masaya oturduğunu fark ettim. Tezgaha hazırladığım bardaklara meyve suyu koyup bende oturdum.

Kahvaltıdan sonra o da üzerini giyindi ve bende saçımı düzeltip ceketimi ve çantamı aldım. Telefonumu da cebime atıp kapıya ilerledim. Chan hyung peşimden geldiğinde ona dönmüştüm. Ceketini çantasına asmıştı ve beyaz gömleği üzerine dar geliyor gibiydi. Normalde bol gömlekler tercih ederdi, şimdi bu kadar dar bir gömleği giymesine anlam verememiştim. "Hyung, o gömlek biraz şey değil mi?"

Kapıya yönelirken bana dönmüştü. "Ney değil mi?" Üzerini tekrar süzdüm. İçindeki kasları rahatlıkla görebiliyordum. Ama okuldakilerin görmesine ne gerek vardı? "Rahatsız edici duruyor. Sen normalde bol gömlek giyerdin."

"Elime bu geçti bu sabah. Sorun değil, o kadar rahatsız etmiyor." Başımı sallayarak onay verdim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Gün boyu o gömlekle okulun içinde dolanmasını ve herkesin ağzının suyu akarak ona bakacağını biliyordum.

Çantamın kulbunu sıkarken merdivenleri bitirmiş ve binadan çıkmıştım. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Chan hyung da peşimden geldi ve okula doğru yürümeye başladık.

Okula girdiğimiz andan itibaren onu gören çoğu kız öğrenciler dikkat kesilip süzüyordu. Derin bir nefes verdim ve okula girince başımı ona doğru çevirdim ama ona bakmadım. "İyi dersler, hyung."

Ardından hızlı adımlarımı merdivenlere çevirdim. Kendi katıma geldiğimde sınıfa ilerledim. Direk sırama oturdum ve çantamı kenara astım. Felix de beni gördüğü gibi yanıma gelmişti. "Hey, günaydın. Sabah sabah sorun ne?"

just friends?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin