9.ʙöʟüᴍ:"sᴀᴠᴜɴᴍᴀsıᴢ ʙᴇᴅᴇɴʟᴇʀ"

103 10 4
                                    

NF 💔PARALYZED

"Ve hayat, bir yarış zamanından geçer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ve hayat, bir yarış zamanından geçer."

15 Nisan 1988

Demir kapıların gıcırtılı sesleriyle ellerimdeki küçük oyuncak arabayı eskimiş nevresimimin altına sakladım. Eğer onu bende görürlerse olacakları düşünmek bile istemiyordum. Bu benim tek ve son oyuncağımdı.

Beni karanlıktan koruyan tek şey bu kırmızı küçük arabaydı.

Bana doğrultulan fenerin acımasız ışığı yüzünden can havliyle bir elimle gözlerimi örttüm. Katiyen ışığı açmıyorlardı. Karanlıkla bile savaşmamız gerekiyordu.

"Yüz iki."

"Bu-buradayım,"dememle fener gözümün önünden çekilince yerde bağdaş kurmayı kesip diz çöktüm. Ama bunu göz ardı edip siyah üniformalarıyla yanımdaki odaya ilerlediler.

"Yüz beş?"

Gür sesiyle seslenmesine rağmen içeriden ses gelmemişti. Bende küçük bir merakla ellerimi yüzümden çekip parmaklıklara yaklaştım. Evet, odalarımız demir parmaklıklarla çevriliydi. "Yüz beş!"diye kuvvetle bağırınca hafifçe yerimden sıçramıştım. Bu sese katlanamıyordum. Üzerimdeki beyaz yırtık elbiseyle birlikte hala onlara bakmaya çalıştım. Ayaklarımın üzerinde durmak bir hayli zordu ama yüz beşinde gitmesi beni daha çok etkilerdi.

Bu hafta neredeyse on kişi birden gitmişti. Bir ara gece gözlerimi açtığımda sarışın ve saçları kazılı ufak çocuğu beyaz bir çarşafa sarıyorlardı. Genelde üzerinde yattığımız o çarşaflar bize kefen olurdu. Gerçi bizim bir mezarımız dahi olmazdı ki.

Aniden tutunduğum demir parmaklıklara vurulan silah kabzasını görür görmez geriye kaçıştım. "Yüz iki, bugün aç kalmak ister misin?"diye sorulan soruya başımı refleksle sallarken iri kıyım gözleri kocaman olan adam pis pis sırıtmıştı. "O zaman yat zıbar. Yarım saat sonra sıra sende,"dediği an titreyen ellerimi arkama sakladım.

Sıra bendeydi.

O kadar zaman geçmemişti ki. En fazla on saat önce kafamda bir sürü kabloyla uyanmıştım. Nasıl olur da yine yukarı çıkmak zorunda kalıyordum. Halbuki daha yemek dahi yememiştim.

"Be-ben yemek yiyecektim."

"Emir böyle,"diye kestirip atınca belinde ses çıkaran tonlarca anahtara kilitlendim. "Bu sefer kimi-" dememe kalmadan başka bir ses araya girdi.

"Nabız yok." Odadan çıkan siyah üniformalı adama bakarken arkamda sakladığım ellerim ne ara yumruk haline geldi ben bile çözemedim. O da gitmişti, halbuki geceleri tek duyduğum ses onun inlemeleri olurdu. Artık onuda duyamayacaktım.

KALP KIRICI: FEVTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin