48.ʙöʟüᴍ:"ʏᴀʀᴀ ɪᴢɪ"

8 1 0
                                    

"Rüzgar nereye eserse

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Rüzgar nereye eserse."

Saatler geçtikçe üzerimdeki baskı sanki daha çok artıyordu. Bana bakan gözlerin farkındaydım ancak kelimeler benim için de tükenmişti. Ne başı ne de sonu vardı.

Kıvrıldığım tekli koltuktan dışarıyı izlerken hala midemin gurultusunu duyuyordum ama yine de elimi hiçbir şeye atmıyordum. Aleda sağolsun saatler önce sehpaya benim için çorbayı koymuştu. Yanına da iki üç dilim ekmek de eklemişti ama yiyesim gelmiyordu.

Canımı sıkan ve tedirginliğimi artıran bir baş asker vardı. Kötü bir şey söylemediği halde sanki küfür yemişim gibi hissediyordum. Onlardan birinin yüz ikiden şüphelenmesi veya kafasında bununla ilgili teoriler üretmesi bile benim felaketim olurdu. Elbet onlardan da bir gün yardım alacaktım ama gerçekleri öğrenmeleri için kesinlikle zamanı değildi.

Sırtımdaki batma hissi kendini yenilerken sürdükleri ilacın etkisinin azaldığını fark edebiliyordum. Belki de ilk duşa, ardından ilaçlara devam etmeliydim ama Hisar'dan bunu isteyecek kadar yüzsüz olamıyordum.

Bir anda sessizleşmiş olmanın diğerlerinin de dikkatini çektiğini fark ettim. Pencerenin yansımasından oturdukları yerden bana bakmaları bile bunu doğrular nitelikteydi.

"Çorba soğudu."

Dakikalar sonunda tekrar konuşan Bikem paytak adımlarla yanıma gelip koltuğun kolçasına kalçasını yasladı. Bende el mecbur ona döndüm. Küçük sehpaya koydukları kase aklıma durmadan saraydaki tepsiyi getiriyordu. Onunda içinde de buna benzer bir kase vardı.

"İçim almıyor."

"Yapayım diye başımın etini yedin,"diyen Aysar'da elindeki elmayla Gökay'ın yanında oturuyordu. Hatta o kadar rahattı ki yan dönüp bacaklarını ona doğru uzatmıştı.

"Daha çabuk yapsaydın o zaman,"dedim bilmiş bir edayla. Omuzlarımı da indirip kaldırınca pis bakışları anında beni radarları içine aldı.

"Sen mi yersin yoksa ağzına tıkayım mı Alvina?" Tehditkar bir ifadeyle tek kaşını kavislendirip önümdeki çorbayı işaret etti. Bu onun dilinde yemezsen dilini koparırım gibi bir şeydi. Ezbere bildiğim halde küçük bir gülüş takındım.

"İlla burnumdan getireceksin yani."

"Tabii ki."

Yüzümü buruşturup gözlerimi ondan çektiğimde bakışlarım tekrar pencereye odaklandı. Dışarıda koyu bir sohbete sarılmış simalara baktıkça yanlarına gitmemek için zor duruyordum. Abim arkadaşlarımı toplamış ve üstüne Kutan'ı da ensesinden tuttuğu gibi dışarı çıkarmıştı. Aralarındaki ilişki gün geçtikçe daha çok tuhaflaşıyordu.

KALP KIRICI: FEVTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin