31.BÖLÜM

46.4K 1.7K 300
                                    

Herkese merhaba; Yine erken geldim değil mi? Ama siz de benim gibi Orhan babayı dinleyip efkarlansaydınız üç saat içinde hiç durmadan yazar bölümü bitiridiniz. Şaka bir yana bu gece ki bölüm şarkımız çok efkarlı...Cihangir için söylüyor bu kez Orhan baba. Bu bölümde beni çok arabesk bulanlar olabilir Yada sıkılalar içi şişenler bunalanlar daralanlar hepsine kabulüm yapıcı her eleştiriye açığım fakat sürekli sitem edecekseniz bunca emeğime karşı beni üzeceksiniz boşverin yorum yapmayın okuyun gitsin arkadaşlar hikaye bu sonuçta sadece kurgu mantığını aramak için uğraşmayın kitap falan Çıkarma niyetim yok asla bu yüzden biraz olsun okurken keyif alın yeter tek isteğim bu sizden :)))

İşler iyice karışıyor mu ne?Artık çiftimiz yeniden İstanbula dönüyorlar ve asıl oyun başlıyor.Bakalım Deniz bu çıkmazdan dilediği kadar kolay kurtulabilecek mi? Yorum ve görüşlerinizi bekliyorum..Herkese keyifli okumlar dileyerek bölümü ekleyip kaçıyorum dostlar...

*****

GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 31.BÖLÜM

Sevmek çok zormuş

Sevmemek çok zor

Sevilmemek çok zor

Sevdim ama sevildim mi

Bilemiyorum

Ağlamak çok zor

Ağlamamak çok zor

Ağlayamamak çok zor

Her gün seni kaderimden dileniyorum

Bu gün en mutlu günüydü ama o elinde rakı kadehi, saz eşliğinde çalan şarkıya efkarlı şekilde eşlik ediyor gerçekten hangisinin daha zor olduğunu sorguluyordu.

Sevmek mi? Sevmemek mi? Yoksa sevilmemek mi?

Bilemiyordu...

Karısı ile yaptığı o sert konuşma sonrasında hızını alamayarak konaktan çıkmış arabasına atlayarak bir süre nereye gittiğini bilmeden öylece gezip durmuştu. Daha fazla düşünmek istemiyordu. Bugün hayatının en mutlu haberini almış bir adamın ruh hali olmalıydı şu anda. Ama karısı her zaman ki gibi bugünü de kendisine zehir etmeyi başarmıştı. Halen kafası almıyordu? Nasıl bir kadın içinde taşıdığı cana kıyabilir, nasıl bu kadar acımazsız olabilirdi? Bebeğine kıyıp hayatına kaldığı yerden devam ederek o hayallere ulaşırsa gerçekten mutlu olabilir miydi? Her gün elini karnına götürdüğünde hissettiği boşluk, kalbine dokunarak vicdanını sızlatmaz mıydı? Hayatta her şeyin bir önceliği vardı elbette ama o önceliklerin sırası karışırsa eski haline getirmeye çalışırken, sevdiği adamın bir parçası olan bir canlıyı yok etmek ne kadar doğru olurdu? Deniz'in tereddütleri olduğunu biliyordu ve o okula çok gitmek istediğinin de farkındaydı ama Allah ona ne yapacağı konusunda bir yol göstererek, bunu bir mucize şeklinde içine yerleştirdiyse ne kadar isyan edip direnebilirdi ki insan.

Bu düşünceleri artık beyin devrelerini yakacak kıvama geldiği bir an arabasını durdurduğu rastgele bir sokağın başında hava almak için dikilirken yıllardır duymadığı tanıdık bir ses duydu.

'Cihangir sen misin? ''

Kafasını kaldırıp konuşan kişiye dikkat kesildiğinde ortaokuldan sıra arkadaşı olan Yılmaz'ı gördü.

''Yılmaz. Sensin değil mi?''

''Benim ya. Uzun zaman oldu ama yüzlerimizi unutacak hale gelmedik daha ağam.''

Sıkıca sarıldı eski arkadaşına Cihangir. Ona ortaokuldayken de böyle seslenir sinir etmek için uğraşır dururdu. Orta gelirli bir çiftçinin oğluydu Yılmaz ve ortaokul bitikten sonra ayrı okullara gittikleri için bağları kopmuştu. Liseyi bu şehirde okuyan Yılmaz, okul bitince daha fazla okumayarak babasından kalan çiftliği devralarak hayvancılık yapmaya devam etmiş, kendi halinde bir düzen tutturmuştu. Cihangir ise önce özel bir liseye ardından da okumak için yurt dışına gittiği için bir daha doğru dürüst görüşmemişlerdi.

GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin