Herkese merhaba; Yine uzun bir ara oldu değil mi? Ne diyeyim artık mazaret bulmayacağım. Fakat yazmaya fırsat bulamadığım da bir gerçek. Biliyorsunuz boş zamanlarımı değerlendirmek için ve gerçekten sevdiğim için yazıyorum ama boş zaman bulmak artık benim için iyice zorlaşıyor. Yine de hikayemi bitirip alnımın akıyla tamamlamak için sürekli uğraşıyorum. Umarım beni anlayıp desteğinizi eksik etmezsiniz.
Ve gelelim neden iki part ekleyeceğime. Öncelikle ikisi de ayrı ayrı uzun partlar oldu. Bu yüzden ilk partta esas çiftimiz diğer partta da diğer romantik çiftimiz olacak. İkisi de aynı günü ve geceyi yaşayacaklar. Bu Part'ta Deniz ve Cihangir'i okurken diğer partta sadece Türkan ve Ali Eren'i okuyacağız. Tabi ki önceliğim hikayemizin tam da heyecanla kesilen son cümlesinden devam ederek yazıldı. Yorum görüş ve votelerinizi bekliyorum. Hepinize keyifli okumalar dilerken herkesi çok çok öpüyorum....
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 40.BÖLÜM / PART 1
Deniz karşısındaki adamı tepeden tırnağa önce bir süzdü. Kaliteli olduğu belli olan bir kumaştan dikilmiş siyah bir takım elbise giymişti. Gür ve kalın kaşları, yüzüne baktığında dikkatini çeken ilk şeydi. Kendinden emin bir ifade takınmış alaycı bir ifade vardı yüzünde. Gözlerini hafifçe kısarak ona attığı sinsice bakış Deniz'i tedirgin etse de derin bir nefes alarak kalp çarpıntısını durdurmaya çalışarak bir süre ayakta bekledi. Sesinin titrememesi için dua ederek;
''Peki konuşalım'' dedi.
''Buyurun arabam şurada, isterseniz içinde konuşalım. Malum hava biraz soğuk. Üşütmenizi istemem.''
Deniz bir an ne diyeceğini bilemedi. Karşısındaki adamın daha geçen hafta kocasını kurşunlatmadığını bilse ya da bu sabah ki inşaat kazasıyla ilgisi olmadığını düşünse bile tanımadığı bir adamın arabasına yine de binmezdi. Fakat şu an korkacak ya da çekinecek safhayı çoktan geçmiş olması gerekliydi. Kocasını durdurmanın tek yolu belki de o adamla konuşarak anlaşmaktı. Eğer Cihangir'in o ihale dışında başka işler almayacağının garantisini verirse peşlerini bırakıp ailesinin yakasından düşerdi. Ya da o öyle olmasını ümit ediyordu. Elini paltosunun cebine sokarak yürümeye başlarken bir anda parmaklarına dokunan telefonun titreyerek hareket etmesi ile irkildi. Arayanın kocası olabileceğini düşünerek cebinden çıkartmadan üst taraftaki tuşa basarak aramayı susturdu.
Arabanın arka koltuğuna yerleştikten sonra Mithat Sencer'in arabanın dışında şoförüne bir şeyler söylediğini gördü. Şoför onun söylediklerinden sonra arabadan birkaç metre uzaklaşmıştı, üstelik anahtarları arabanın üzerinde bırakarak. Deniz; kendince sadece konuşacaklarının güvencesini vermeye çalışan Mithat Bey'e şüpheli bir bakış attı. Yine de biraz olsun içi rahatlamıştı.
'Hiç olmazsa kaçırılmayacağım.' Diyerek teselli bulurken Mithat Sencer yanına oturarak direkt söze girdi.
''Sizin gibi güzel ve tatlı bir bayanla tanışmak benim için şereftir. Öncelikle bunu söylemem lazım. Mehmet abiyi eskiden beri tanırdım. Çok kaliteli bir adamdı. Ölümüne de çok üzüldüm. Başınız sağ olsun.''
Babasını tanımış olması o an Deniz için bir şey ifade etmiyordu. Sonuçta karşısında oturan babası yüzünden saygıyla eğilen değil ailesini tehdit eden bir adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...