GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 8. BÖLÜM
Sabah başında korkunç bir ağrıyla uyandı genç kız. Eliyle başını tutup bir 'Ahh' sesi çıkartırken gözünü yarım yamalak açıp etrafına bakındı. Cihangir'in giyinmiş ve koltukta oturur vaziyette onu izlediğini görünce birden kaşlarını çattı. Cihangir;
''Günaydın... İstersen bir duş al kendine gelirsin.'' dediğinde gözlerini kaçırarak;
''Çok başım ağrıyor, ben ne içtim gece ya off...'' diyerek yeniden eliyle başını tuttu.
''Şişenin hepsini içmiştin ben engel olmasaydım telefonla bir şişe daha isteyecektin.''
Bir anda gece yaptıkları aklına gelmişti. İlk birkaç kadehi içtiğini hatırlıyordu ama gerisi? Gerisi bomboştu.
''Ben... şey dün gece umarım seni rencide edecek bir şey yapmamışımdır.'' dedi utanarak.
''Yok hayır, sadece sızıp kaldın.'' Diyerek gülümsedi genç adam. Deniz onun gülümsediğini görünce kesin yanlış bir şeyler söyledim diye düşünerek hemen bulunduğu ortamdan uzaklaşmak istedi.
''Ee ben duş alsam iyi olacak.'' diyerek yataktan kalktığında üzerinde askılı geceliğinin olduğunu hiç umursamadı. Cihangir'in ona bakmasına aldırmadan banyoya girdi. Nasıl olsa gece onu bu halde görmüştü.
Bir süre işi bittiği halde fazladan oyalandı banyoda. Cihangir'in belki bu sırada beklemeye dayanamayıp odadan çıkmasını istiyordu. Zaten çamaşırları da odada kalmıştı. Vücuduna ufacık bir havlu sarılıyken ona yakalamayı hiç istemezdi. Banyodan yavaşça kafasını uzattığında odada kimsenin olmadığını gördü. Parmak ucuna basarak ilerlediğinde masada bulunan kağıt dikkatini çekti. Eline alarak hızla okudu.
'' Ben kahvaltı salonundayım, bekliyorum.''
Deniz notu masaya atarak 'emredersiniz ' diye dalga geçip çantasından kıyafetlerini çıkarttı. Üzerini giyindikten sonra kalan eşyalarını yeniden çantaya tıkıştırıp kenara koydu. Odaya son kez bakarak kapıdan çıktı.
Kahvaltıya indiğinde Cihangir'in balkon kısmındaki masalardan birisine oturduğunu fark edip yanına doğru yürürdü. Sandalyeyi çekerek onun karşısına oturdu. Hiç bir şey demeden önüne bakmaya başladı.
'' Daha iyi misin? Kahvaltımız geliyor birazdan, çay da söyledim sana.'' diyerek onun nasıl olduğunu merak eden adama olan kızgınlığı yine hat safhaya gelmişti.
''Gerek yok kahvaltı etmekten pek hoşlanmam ayrıca çay da sevmem bana sert bir kahve söylersen sevinirim. Hala başım ağrıyor...''
Onun kendisine iyi davranmasını istemiyordu ki! Sanki tüm bu olanlarda hiç suçu yokmuş gibi konuşması sinirine dokunuyordu yeterince...
''Tamam, nasıl istersen yavaş yavaş tanıyacağız birbirimizi ama sana söyleyeyim sabah sabah kahve sinir yapar insanda.''
''Beni düşünmene gerek yok zaten sinirlenmek için yeterince bahanem var kahveye ihtiyacım yok.''
Cihangir sabahları daha bir asabi olduğunu fark ettiği karısına bir şey dememişti. Sinirli de olsa hiç olmazsa onunla konuşuyordu.
''Seni konağa bıraktıktan sonra otele geri dönmem lazım bugün toplantım var malum işler bekler.'' diyerek konuyu değiştirmek istedi.
''O zaman sen niye beni bırakıyorsun ki? Ben tek başıma giderim hem merak etme kaçacak değilim.''
Elbette onun kaçmayacağını biliyordu fakat konakta onları bekleyen kişilerin özellikle de annesinin olduğunu düşündüğünde beraberce oraya gitmeleri kaçınılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...