Herkese merhaba;
Yeni bölüm sandınız ama maalesef daha tembel yazarınız bölümü bitiremedi.Yani bir çiftimin sahneleri bitti ama diğerleri daha tamalanmadı ama sizleri bekletmek istemeyerek bazılarının bölüm sayfası uzunluğunda yazdığı hikayeyi ben fragman olarak ekliyorum...Umarım bu yüzden birazcık daha bekleyebilirsiniz..
Bu bölüm fragmanı Türkan ve Ali Eren sevenlere geliyor.Malum okuduğunuz üzere yeni bölümde onlara baya yer kaplıyorlar...
Çok çok öpüyorum sizleri ve keyifli okumalara diliyorum..
26.Bölüm fragmanı:
Havanın soğuk olması yüzünden her ne kadar arabanın içinden çıkamasalar da hastane yakınlarındaki sahile gelmişler, alan olarak oldukça sıkışık bir yerde iki beden yan yana sessizce bir süre beklemişlerdi.
''Görüşmeyeli nasılsın? Gerçi telefonda konuştuk ama sesin o kadar uzaktı ki? Sanki sadece arkadaşmış gibi. Halbuki ben...''
''Halbuki sen sabır göstereceğini bekleyeceğini söylemiştin yanılmıyorsam. Eğer bir şeyler yaşanacaksa önce birbirimizi tanımalı arkadaş olabilmeliydik, bu şekilde karar almıştık hatırlıyorsun değil mi?''
''Hay ben o karara...'' demek istedi Ali Eren ama dili varmadı tabi...
''Evet biliyorum sana istediğin zamanı verecektim. Önce arkadaş olacak birbirimizi daha yakından tanıyacaktık ama...''
''Ama?''
Birden dayanamayarak Türkan'a döndü. Ellerini tutarak yüzünü iyice ona yaklaştırdı.
''Aması... Yapamıyorum be güzel gözlüm. Ben seni ilk gördüğüm an sevdim. İlk gördüğüm an gözlerinin karası zindanlara mahkum oldum. İlk gördüğüm an gülünce yanağının altındaki çukurlara düştüm kaldım. Şimdi hiç bir şey hissetmiyormuş gibi arkadaş gibi yaklaşmam sana. Bu o kadar zor ki...''
Türkan'ın yeniden kalbi hızlanmış, nefesi ciğerlerini zorlamaya başlamıştı bile. Bu kadar heyecanlanması normal miydi onu bile bilmiyordu. O aşkı hiç bilmemiş hiç tatmamıştı ki? Aşk nedir diye sorsalar filmlerden, hikayelerden, dizilerden gördüğü ya da duyduğu bir kaç sahne bir kaç söz dışında hiç bir tecrübesi olmayan biri için bu kadar heyecan hiç te iyi değildi. Tabi ki ona bir cevap veremezdi. Bunu üzerine Ali Eren konuşmaya devam etti.
''Biliyorum bir süre birbirimizi tanıyalım dedik. Biliyorum aramızdaki mesafeler çok fazla, yürütmek çok zor o yüzden duygularımızdan emin olmalıyız dedik ama inan ben adımın Ali Eren olduğu kadar senden ve sevgimden eminim güzel gözlüm. Lütfen sende bana güven ve sevgimize bir şans ver. Yine beklerim yine sabrederim yeter ki bana kalbini kapatma. Kendini bana, aşka bırak lütfen...'' diyerek sevdiği kızın dudaklarına iyice yaklaştı. Onu ürkütmek ya da tedirgin etmek istemiyordu ama şaşkın halde bakan gözleri ve hafif aralık dolgun dudaklarıyla öyle öpülesi bir hali vardı ki... Sonunda dayanamayıp o dudaklara dokundu. Ama sadece dudaklarıyla değil kalbiyle dokundu, sabrıyla dokundu, ruhuyla dokundu...
Ve beklediği karşılığı alması çok da geç olmadı. Bir anlık şaşkınlığın ardından genç kız ona uyum sağlamış ona dokunan dudaklara, üzerine kapanan kokuya ve ruhuna dokunan aşka daha fazla kayıtsız kalamamıştı. Uyum içinde dans ederken dudaklar, ellerde onlara yardımcı olup birbirlerinin yüzüne, saçlarına, kollarına dokundu. Dudaklar iyice yol alıp tutkuya kendini açarken diller birbirine kapılıp hormonların dengesini bozarcasına ilerledi. Ta ki nefessiz kalıp kaçacak yer kalmadığı zamana dek... Birkaç saniye de olsa Ali'nin bir eli Türkan'ın göğsüne ulaşmış dıştan da olsa o kabarıklığa dokunmuştu. Bunu hissederek irkilen Türkan gözlerini açtığında Ali Eren'in üzerine doğru eğilmiş olduğunu ve bedenlerini birbirine neredeyse yapıştığını yeni yeni fark ediyordu. Koltuğuna çekilerek arkasına yaslandığında aklından binlerce şey geçiyordu. Fakat yaşadığı ilk öpüşme deneyiminin bu denli kendisini sarsacağını tahmin etmiyordu. Konuşamıyor, düşünemiyor sadece nefesinin düzelmesini ve ayaklarının dünyaya basarak dengesini bulacağı anı bekliyordu.
Ali Eren'de farksız değildi Türkan'dan. Belki hayatında ilk kez tutkuyla bir kadını öpmüyordu ama bu başkaydı işte. Aşkın en saf halinin bu denli onu tahrik edebileceğini, bu denli yoldan çıkartabileceğini söyleseler güler geçerdi. Hayatı boyunca asla kadınları kendi rahatı için kullanan biri olmamıştı. Aksine hoşlanmadığı ısınamadığı bir kadınla asla yakınlaşmaz aynı yatağa kolay kolay girmezdi. Yine de uzun kısa bir çok ilişkisi olmuştu. Çoğu Amerika'da olduğu için yabancı kökenliydi ve birçoğu kendisinden daha tecrübeli bile sayılırdı. Fakat ilk kez bu denli sarsıldığını hissediyordu. Sanki filmlerdeki gibi havai fişekler patlamış ve tüm bedeni dirilerek yeniden hayat bulmuş gibi hissediyordu. Yine de aklından eğer bir öpüşmeyle böyleyse ona tamamen sahip olduğumda nasıl olacak diye geçirmeden edemedi. Bilim bile kabul etmişti ve erkekler maalesef hormonları tarafından yönetilen yaratıklardı. Her ne kadar sevgi, saygı, güven gibi şeyleri ilişkilerinde isteseler de bir o kadar cinselliğe ihtiyaç duyarlar sevdikleri ile her daim bir bütün olarak hayata devam etmek isterlerdi. Tam zamanında aklında gelmişti işte. Yok, acilen bir şeyler yapmalıydı ve ilk aklına geleni yaparak Aralık ayını en soğuk günlerinden birinde olmalarına rağmen kendini hızla arabadan dışarı attı.
Belki dışarısının soğuğu içindeki yangınları söndürür biraz olsun rahatlamasını sağlardı. Derin nefeslerle soğuk havayı soluyarak içine çekmiş sonrasında hızla ağzından çıkan buharları yeniden havya bırakmıştı. Tıpkı Türkan'ın arabanın camına yaptığı gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...