12.BÖLÜM

58.2K 2.3K 100
                                    

Odaya giren güneş ışığı etrafı aydınlatırken Deniz'de yeni bir güne yavaşça gözlerini açıyordu. Yastığı kol ve bacaklarıyla sıkı sıkı sarmaladığını fark ettiğinde dün gece Cihan'la aynı yatakta yattıkları aklına gelmiş birden irkilmişti. Etrafına çabucak bakındıktan sonra odada yalnız olduğunu fark etmiş biraz olsun rahatlamıştı. Hiç olmazsa üzerindeki geceliğin açıklığından dolayı utanmak zorunda kalmayacaktı.

Tam rahatça kalkıp üzerini değiştirmek üzereyken odanın kapısının bir anda açılmasıyla pikeyi yeniden göğsüne doğru çekmesi bir olmuştu. Kocası belki gece üzerindeki geceliği fark etmemiş olabilirdi ama gündüz gözüyle içinin göründüğü barizdi.

''Günaydın uykucu.''

''Sana da günaydın. Saat kaç?''

''Altıya geliyor.''

''Ne? Daha çok erken ama?''

''Uçağımız yedi buçukta. Evden çıkmak için on beş dakikamız var. Ancak yetişiriz.''

Deniz uçak lafını duyunca yeniden yüzünü buruşturmuştu.

''Yani hala Urfa'ya gidiyoruz.''

''Denizzz...''

''İyi ya bir şey demedim. Hemen kalkıp hazırlanırım. O elindeki ne?''

''Ha bu mu? Sana kahve yapmıştım. Uykunu açar diye düşündüm.''

Cihangir'in ona kahveyi uzatmasıyla önce mis gibi kokuyu içine çekmiş sonrada büyük bir iştahla bir yudum içmişti.

''Hımm çok güzel olmuş. Hayırdır ağam sen böyle sabahları kahve falan içmezdin? Hele yatağa kahve getireceğini hiç tahmin etmezdim.''

Deniz o sözleri söyler söylemez pişman olup kızarmıştı. Sanki gerçekten evlilermiş de kocası ona yorgun bir gecenin sabahında yatağına kahvesini getirmiş gibi görünmüştü. Gerçi yalanda sayılmazdı onun açısından gece baya yorgun geçmişti. Cihangir onun utandığını anlayıp;

''Ben de üniversite okurken sabahları kahve içerdim Deniz. Ali Eren ve benim sınav zamanları vazgeçilmezlerimizdendi. Hadi sen kahveni iç sonrada hazırlan. Ben aşağıda bekliyorum seni.''

Tam kapıdan çıkacakken yeniden Deniz'e döndü.

''Deniz biliyorsun...''

''Tamam, söylemene gerek yok biliyorum Urfa'ya uygun bir şeyler giyeceğim.''

''Aferin benim karıma...'' dedikten sonra kapıdan çıktı. Tabi arkasında yeniden kızarıp bozarmış bir kadın bırakarak.

Zamanında uçağa yetişip yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra onları havaalanında bekleyen şoförün arabasına binmişlerdi. Deniz arkada otururken yine sessizliğe bürünmüştü. İki haftadır İstanbul'da o kadar farklı bir hayat yaşamıştı ki. Burayı ilk kez hiç özlemediğini fark etti. Hele de amca ve yengesini.

Burası eskiden onun çocukluğundan kalma güzel anılarla doluyken şimdi sadece üzüntü ve kötü hatıralar demekti.

Konağın önüne geldiklerinde arabadan ayaklarını istemeye istemeye sürüyerek inmişti. O bu tedirginliği yaşarken bir anda elini tutan güçlü bir el hissetti. Kafasını kaldırdığında Cihangir'in ona gülümseyerek baktığını gördü.

''Sakin ol sadece iki gün...''diye fısıldamıştı Cihan.

Başını sallayarak o da kocasına gülümseyip desteğini kabul ettiğini gösterdi. Beraberce konağın kapısından girdiklerinde ilk olarak yengesinin bakışlarıyla karşılaştı. Her zamanki gibi yine ne planlar içerisindeydi kim bilir? Onların birleşmiş ellerine bakmış sorasında sinsi bir yüz ifadesine bürünerek hiç bir şey olmamış gibi koşar adımlarla yanlarına gelip oğluna sarılmıştı.

GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin