7. BÖLÜM
Deniz; sabah uyandığında kendisini zor bir günün beklediğinin farkındaydı. Tüm gün rol yapmak zorundaydı. Ve diğerlerini ikna edebilecek kadar yetenekli olmalıydı. Lisedeyken tiyatro kulübündeydi ve hocası onun kabiliyetli biri olduğunu söyler dururdu. Fakat ilk kez bu yeteneğinin işe yaraması için dua ediyordu.
Odasının kapısı açılıp yardımcı kızlardan biri ile beraber Elif içeriye girmişti. Elif'in elinde bir kutu ile elbise kılıfı vardı. Onun kılıfı açıp beyaz elbiseyi çıkartmasını izledi.
''Bunu dün abim almış. Yani nikah için.''
''Benim kıyafetlerim vardı. Buna hiç gerek yok. Geri götürebilirsin giymeyeceğim onu.'' Diyerek yataktan kalkıp dolabının başına geçmiş uygun bir şeyler bakınmaya başlamıştı. Maalesef tüm elbiseleri renkliydi. Keşke annesiyle beraber mezuniyet için aldığı 'Askılı beyaz elbisemi getirmiş olsaydım' diye düşündü.
Elif onun uygun bir şey bulamadığını anlamış olacak ki yanına doğru yaklaştı.
''Deniz abla lütfen inat etme. Bu elbise nikah için çok uygun. Sadece birkaç saat giyeceksin. Lütfen.'' diyerek yeniden elbiseyi ona uzattı.
Çaresizce başını sallayarak banyoya girdi. Soğuk bir duş alıp rolüne odaklansa iyi olacaktı.
Duştan çıkıp saçlarını kuruttuktan sonra şekillendirici ile buklelerini düzeltti. Zaten kendinden dalgalı saçları uygun bir şekle girmek için fazla direnmemişlerdi. Elbiseyi giyip aynada kendisine baktı. Gerçekten güzel bir elbiseydi. Tam bedenine oturmuştu. Cihan bedeni konusunda yanılmamıştı.
Sıfır kol elbisenin, kollarında beyaz dantel işlemelerle sonradan küçük kollar ilave edilmişti. Dizlerinin hizasında biten etek boyu tam bir nikah için ideal olduğunu bağırıyor gibiydi. Elbisenin bel kısmında kollarındaki dantellerin aynısı işlemeler vardı. Yakası ise göğüs dekoltesi vermeyecek kadar ölçülüydü. Yeniden sandalyeye oturup gözaltlarını kamufle edecek, yüzünü biraz olsun canlı gösterecek hafif bir makyaj yaptı. Yatağın üzerinde duran kutudaki ayakkabıları giydikten sonra yeniden ayağa kalktı. İşte olmuştu. Gelinden çok bir nedimeye benziyordu. Bir an gözlerini kapatarak hayal ettiği gelinliği düşlündü. Tıpkı prensesler gibi etekleri kabarık straplez ve hakiki taşlarla kaplı gelinliğini. Paris'in en ünlü modacısına diktireceği kusursuz gelinliğini.
Fakat gözlerini açtığında yeniden hayal kırıklığı ile doldu içi. İlk evliliği böylemi olacaktı?
Genç kızların evlendikten sonra birçok şeyi değişebilirdi. Fakat en önemli şey tabi ki soyadlarıydı. Kendi kendine gülümsedi. İçindeki her şey bugünden sonra değişecekti fakat soyadı o yine aynı kalacaktı. O sırada kapının tıklandığını duydu. Nefesini bırakarak gelmesini söyledi.
Cihangir odaya girdiğinde alıcı gözlerle Deniz'i süzdü. Aldığı elbisenin ona bu kadar yakışacağını tahmin etmemişti. Tıpkı ay parçası gibi görünüyordu. Ya da beyazlar içinde bir melekte olabilirdi.
''Hazır mısın?'' diye sordu sessizce.
Deniz bir an arkasını döndüğünde ona eskisi gibi gülümseyen Cihan'ı buldu karşısında. Üzerine giydiği beyaz gömleği ve siyah pantolonu ile çok yakışıklı görünüyordu. Başka şartlarda olsa ona ne kadar hoş göründüğünü söyleyebilirdi ama az sonra onunla evleneceğini düşündüğünde yüzünü buruşturmuş;
''Evet hazırım hadi gidelim de bitsin şu tiyatro bir an önce'' demişti.
Cihangir onun kızgın olmasını anlayabiliyordu elbette ama yine de onun kendisine nefretle bakmasına alışkın değildi. Bu bakışlar onu yaralıyor kalbini parça parça ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...