Herkese merhaba;
Şaşırdınız değil mi? Açıkçası bende şaşırdım, kendimden haftada iki bölüm yazacak bir performans beklemiyordum çünkü. Tek günlük kar tatili ve evde kaldığım yalnız saatlerin çocuklardan arta kalan her anını bilgisayar başında geçirdim diyebilirim. Bölümde sadece Deniz ve Cihangir var diğer çiftimin bu bölümde olması bölümün gidişatını ve duygu yoğunluğunu bozacağından onlar hiç yer almadılar. Benim için çok önemli bir bölümdü ve duygusal anlamda etkileyici olması gerekiyordu. Bu yüzden aralara çok sevdiğim şairlerden 'Can Yücel'in Eğer adlı şiiri serpiştirildi. Umarım hikayenin bu bölümünü sever ve düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Eğer bölümü beğendiyseniz bunu yıldıza tıklayarak gösterin lütfen. Medyada bulunan şarkı ise; sanırım bölüme en çok uyan sözleri içeren şarkıydı. Ferhat Göçer'in o muhteşem sesini sizlerde benim kadar seviyorsanız birde çiftimizi düşünerek bu şarkıyı dinleyin bakalım...
Herkese keyifli okumlar diliyorum. Sevgiyle kalın...
27.Bölüm (Bazen kırmızı her zaman aşkın rengi değildir...)
*****
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
*****
1 Ocak / Saat:09.15
Deniz; gözlerini yeni yılın ilk gününe açarken dün gece yaşadıkları aklına geldiği an dudakları mutluluktan kıvrılarak gülümsemeye başladı. Dün gecenin her dakikası hafızasına kazınmış asla unutamayacağı bir yeni yıl geçirmişti. Çünkü Cihangir'in kollarındayken sanki zaman durmuştu. Evet evet... Hani bazen filmlerde izlediğimiz gibi zaman durur, etraftaki tüm insanlar donar ve sadece iki kişinin o an yaşadıkları kalır ya, işte Cihangir ve Deniz dün gece tam da öyle bir durumdaydılar. Herkes yeni bir yıla girmenin verdiği coşkuyla birbirine sarılırken onlar az önceki o büyülü öpüşmenin etkisinden hala çıkamamışlar gözleri sadece birbirlerine değerken çevrelerindeki tüm seslere kulaklarını tıkamışlardı.
Deniz kocasının ruh haline paralel olarak değişip ela ile yeşil arasında gidip gelen gözlerine takılıp kalmışken, Cihangir onun masmavi derinlikteki okyanuslarına dalıp dalıp çıkıyordu.
Yeni yılın ilk dans müziği anons edilip tüm çiftler dans etmeye başlayınca onlarda birbirlerinden gözlerini çekmeden ellerini birleştirip diğerlerine katılmışlardı. Tüm gece el ele göz göze olmuşlar aralarında sözsüz ama aşktan bir duvar varmış gibi sadece aşkı yaşayarak mutlu olmuşlardı. Sadece oradaki anları değildi güzel olan çünkü gecenin devamı da muhteşem olmuştu.
Kocası onu sabahın ilk ışıklarına kadar hiç incitmeden sabırla ve tutkuyla sevmiş, sevildiğini iliklerine kadar hissettirmişti. Vücudundaki tatlı yorgunluk ve hafif sızlamalar ise ona dün gecenin güzelliğinden ufak tefek hatırlar olarak kalmıştı. Tabi kocasını çıplak bir halde ona sarılırken bulsaydı çok daha mutlu olacağından emindi. Belki yeniden tenleri buluşur ve içlerindeki ateş alevlenerek tüm gün yangın yerine dönebilirdi bedenleri. Zaten yılın ilk günü olduğu için tatildi ve tüm gün yatakta tembellik yapmalarında bir sakınca yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...