Herkese merhaba;
Yeni bölümü erken vereyim istedim. Umarım sevinmişsinizdir.İkinci çiftimizde belli oldu artık. Ali Eren ve Türkan'ı yine bu hikayede okuyacağız. Tabi esas çiftimiz kadar ilgi odağı olmayacak ve hilkayenin daha küçük bir kısmını kaplayacaklar ama onları çok seveceğinizi şimdiden biliyorum. Şimdiden herkese keyifli okumalar..Ve son bir şey oylamayı unutmayın..
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 20. BÖLÜM
Rüya gibi bir gecenin ardından, gözlerini yeni güne keyifle açmış fakat aradığı kişiyi kollarında bulamamıştı. Hafifçe kafasını yataktan kaldırarak banyoya doğru seslendi;
''Deniz?''
Birkaç kez daha seslendikten sonra banyodan herhangi bir ses gelmediğini görmüş karısının sabahın köründe nerede olduğunu merak etmeye başlamıştı. 'Kesin kızlarla dedikodu yapıyor' diye geçirdi içinden. Halbuki; bu sabah dün gecenin devamını getirebilir ona daha doymayan bedenini biraz daha ödüllendirebilirdi. O sırada kapının çalmasıyla yatakta çıplak olduğunu hatırlayıp pikeyi hafifçe üzerine doğru çekti. Odasına kimsenin girmeye cesaret edemeyeceğini bilse de evin ilk kez bu kadar kalabalık olmasından birilerinin yolunu şaşırabileceğini düşünüyordu.
Kapı açıldığında karısı gülümseyen bir yüz ifadesi ve elinde tuttuğu, birbirinden lezzetli olan kahvaltılıkların bulunduğu tepsiyle ona bakıyordu. Üstelik saçları ince bir çubukla tepeden tutturulmuş, sabahlığının yakası geceliğinden dışarıya hafifçe taşan göğüslerini sergilercesine açılmış sanki bilerek frikik vermiş kadınlara benziyordu. Gerçi bu görüntü hoşuna gitmemiş değildi.
''Sabah şereflerinin hayırlı olsun ağam? Yok ya öyle miydi? Yoksa başka bir şey mi diyecektim.'' Diyerek kaşlarını yukarıya kaldırarak ne diyeceğini hatırlamaya çalışan saf görüntüsü onu güldürmeyi başarmıştı.
''Gel buraya çakma geyşa seni'' diyerek onun elinden kahvaltı tepsisini alıp yan taraftaki komidinin üzerine koydu. Karısının yanına oturmasıyla bir anda onu kucağına doğru çekmiş saçlarındaki çubuğu çıkartıp serbest bırakarak dudaklarına tıpkı sabah hayal ettiği gibi tutkulu bir öpücük kondurmuştu.
''Kahvaltıyı sen mi hazırladın ?''
''Hımm bir düşüneyim... Hayır ama tepsiyi odaya kadar ben taşıdım.''
''Tabi o daha önemli tüm o kahvaltılıkları düşürmeden odaya taşımak büyük bir çaba istiyor. Asansörü kullansaydın keşke yorulmasaydın.''
''Yaa dalga geçmesene. Asansörü kullandım ama yine de yürüdüm yani. Hem ben akıl edip kocam için kahvaltısını yatağa kadar getiriyorum hiç mi aferini hak etmedim?''
Dudaklarını küskün çocuklar gibi büzünce onun bu hali gözüne oldukça tahrik edici gelmiş;
''Büzme şu dudaklarını yoksa fena olacak'' diye tatlı sert onu uyarmıştı.
''Büzersem ne olur? Ne yaparsın?'' diyerek kocasını kışkırtmaya çalışmış sonrasında onu kendine çekip uzun uzun öpmesiyle yeniden kucağına yerleşmişti. Tabi kahvaltılıkların soğumasını istemediği için kendisini zorla geriye çekmeyi başarmıştı.
Yan tarafa uzanarak tepsiyi kocasının kucağına yerleştirerek heyecanla konuşmaya başladı.
''Hadi ama Cihan kahvaltını yap. O kadar uğraştım yani.''
''Biliyorum taşımışsın ya o kadar.''
'İstersen yine aynı konuya dönmeyelim hayatım.''
''Dönelim hayatım bence sakıncası yok ne de olsa sonu güzel bitiyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...