Herkese iyi geceler saatler gece yarısını bir hayli geçmiş durumda olsa da tamamladığım bölümü paylaşmadan uyumak istemedim. Bu gece hikayemizin 41. Bölümü yayınlanıyor. Ne diyeyim kırk bir kere maşallah mı denir bilemedim. Aylardır yazdığım hikaye de sona yaklaştığımız bu günlerde yanımda olarak desteğini esirgemeyen arkadaslarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Her ne kadar o yıldıza ısrarla basmayarak okumaya devam eden sevgili kaçak okuyucularıma da sevgiler. Yorum yapan arkadaşlarımı özellikle ayrı tutmak istiyorum çünkü onlar hikayemi okuyup beğenmene kalmadılar fikirlerini bir kaç satır da olsa benimle paylaşarak beni çok mutlu ettiler... Bu yüzden sizlerden hikayem hakkında iyi kötü fikirlerinizi paylaşmanızı son bir kaç bölümde olsun yanımda daha fazla hissetmeyi istiyorum. Umarım keyifle okur ve benden düşündüklerinizi esirgemezsiniz. Biliyorsunuz asla kitap çıkartmak yada farklı şeyler için çıkmadım bu yola. Sadece hissettiklerini duygularımı yazıya döküp siz okuyucuların fikrini alabilmek için başladım yazmaya. Emeklerimin her geçen gün karşılığını aldıktça da iyi ki yazmaya karar vermiştim diyorum. Hepinizi çok çok öpüyorum...
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 41.BÖLÜM
Merdivenlerden alt kata ağır adımlarla inerken göz ucuyla da salonundaki karmaşayı izliyordu genç kadın. Koltuklar ve sehpalar ortadan kaldırılmış yemek masası en köşeye alınarak üstlerine yiyecekler ve içecekler özenle sıralanmıştı. Sayısı yirmiyi bulan sandalyeler ise odanın köşe kısımlarına yerleştirilerek tabiri caizse ayakaltından kaldırılmıştı. Salonun ortası sanki bir pist gibi boş bırakılarak hareket etmek için oldukça büyük bir alan ortaya çıkartılmıştı. Tabi bunu yapan yengesi ve halası hala etrafta atmaca gibi gezerek eksik bir şeyler var mı diye her yeri didik didik kontrol etmekle meşguldü. Elif elinde mama kasesi minik Ecrin'e birkaç kaşık daha mama yedirebilmek için koştururken, Hülya müzik setinin başında oyun havaları CD'sini kontrol etmeye çalışıyor bir yandan da annesinin ''Arap müziği de koy yavrum şöyle doyasıya kurtlarımızı dökelim.' diye başını şişirmesine oflayarak cevap veriyordu. Ev iki günde deyim yerindeyse panayır yerine dönmüştü.
Tüm aile bu gece yapılacak kına gecesi için bir aradaydı ve Deniz evinin ilk kez bu denli kalabalık olmasından garip şekilde huzur duruyordu. Normalde karışıklığı ve dağınıklığı asla sevmezdi ama son iki gündür evine tuhaf bir karmaşa ile karışık neşe gelmiş yıllardır sessiz sedasız yaşayan üç kişilik ailesi bir anda büyüyerek ona uzun zamandır istediği canlılığı ve hareketliliği vermişti.
Türkan heyecandan tüm tırnaklarını kemirip bitirmek üzereyken yavaşça onun yanına gelip elini omzuna atarak;
''Az daha kalmış şu uçta, onu da ye tam olsun Türkan.'' Diyerek kuzeninin boş bakan yüzüne doğru ufak bir kahkaha atmıştı.
''Ne yapayım Deniz çok heyecanlıyım. Bu gece kına gecem ve yarın akşam da sonunda yıllardır kurduğum hayaller gerçek olacak. Bir aksilik çıkacak diye ödüm kopuyor.''
''Merak etme her şey yolunda. Zaten Aysel ve Sultan ikilisi bir aksilik olmasına izin vermezler. Baksana şunlara!'' diyerek masa örtüsünün rengi için didişen halasını ve yengesini işaret etti.
''Evet her konuda kavga ediyorlar ama sonunda ortak yolu bulup yine her şeyi hallediyorlar.''
''Merak etme! Onlar bu işin uzmanı olmuş artık. Bu arada Afet Hanım aradı mı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...