Herkese merhaba;
Bugün karne günü ve başta kızım olmak üzere tüm öğrencilerin güzel bir tatil geçirmesini diliyorum. Tabi iki haftalık tatil beni baya dinlendirecektir. Hiç olmazsa yeni bölüm yazmak için vakit bulabileceğim. Ve bu bölümün geç gelme telafisi olarak bir kaç güne kadar yeni bölümü buraya ekleyeceğim...Şimdi efendim; iki çiftimiz var biliyorsunuz birisinden fargmanda baya bahsettim zaten bölümün başı fragmanla başlıyor ama yine bu çiftle devam ediyor ve ikinci kısımda esas çiftim sahneye çıkıyor .Bu bölüm ikisi de garip hallerde..Okuyun bakalım ne düşüneceksiniz...Ayrılık kesinleşmiş gibi görünüyor ne dersiniz?Sağ tarafta Cihangir'in adaleli bir resmi ve hikayedeki şarkımız ''Git'' var. Sezen bir başka ama değil mi? Hepinize keyifli okumlar dilerken yorum ve görüşlerinizi benden esirgemeyeceğinizi düşünyorum..Hepinizi kocaman öpüyorum...))))
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 28. BÖLÜM
Genç kız saattin kaç olduğunu bilmediği bir güne zorla gözlerini açtığında hala dün geceden kalan hafif bir baş ağrısı şakaklarını zorluyordu. Eliyle alnını ovuşturarak etrafına bakındığında nerde olduğu gerçeğini birden hatırlayarak, bağırmamak için şaşkınlıkla avucunun içini açarak ağzına bastırdı. Burası Deniz'in evindeki odası değildi. Burası Urfa'daki evinde olan küçük odası da değildi. O zaman burası? Yok, hayır olamaz!
Burası Ali Eren'in evi ve onun yatak odasıydı. Aklına gelenlerle beraber dün gecenin son saatlerini hatırlamaya çalışarak gözlerini kapattı ve zihnindekileri toparlamaya çalıştı. Acaba en son ne olmuştu?
Ali Eren'le beraber arkadaşlarının olduğu yeni yıl partisine gitmişlerdi. Ve hepsi Türkan'a iyi davranarak içlerine kabul etmekte sıkıntı yaşamamışlardı. Tüm gece çekinerek de olsa onların sohbetine katılmış özellikle içtiği birkaç kadeh içkinin etkisiyle daha bir rahat hareket eder olmuştu. Evet, buraya her şey güzeldi. Sonra?
Sonra Deniz onu aramış -ki sesindeki boğukluk ve yankıdan tuvalette konuştuğu çok belliydi- gece eve çok geç gelmesini hatta mümkünse Ali Eren'de kalmasını rica etmişti. Yok, bu kız onu ne sanıyordu anlamıyordu. Daha iki gün önce sevgili olduğu adamın evinde ne diye kalacaktı ki? Üstelik bunu Ali Eren'e söylese kim bilir hakkında ne düşünürdü. En iyisi bunu söylemek için biraz daha rahatlamaktı ve tabi ki birkaç kadeh daha içmek...
İşte tam bundan sonrasında görüntüler bulanıklaşıyordu. Yeni yılın ilk dansını yaptıklarını ve sevgilisinin- Ah yine bunu düşününce derin bir iç çekti- ona verdiği ufak öpücüğü de hatırlıyordu. Sonrasında sahneler kopuk kopuk geliyordu gözünün önüne...
Artık ne olduysa ya da nasıl söylediyse Ali Eren onu kendi evine getirmişti. Ve bulunduğu odadan anladığı kadarıyla burası misafirlerin kalması için hazırlanan oda değil bizzat onun kaldığı odaydı. Nereden mi biliyordu? On beş dakikadır gözleriyle didik didik incelediği odadan tabi ki. Sonunda dayanamayarak yataktan yavaşça kalkarak odayı arşınlamaya daha doğrusu kurcalamaya başladı.
Giysi dolabını açıp onun giysilerini görünce ister istemez eliyle dokunma ihtiyacı duydu. Hepsi temiz düzenli ve ütülüydü, anlaşılan Ali Eren'de düzeni seven biriydi. Ne güzel! Bir farklı özellik daha...
Çünkü o asla giysilerini o küçük dolaba sığdırmaz her hafta düzeltse de bir kazak ya da kot aldığında giysilerin üzerine yığılmasına engel olmazdı. Hülya da kendinden aşağı kalır değildi. Hatta annesi bu konudaki dağınıklıklarından sürekli şikayet eder '' Siz kesin başıma kalacaksınız' diyerek Hülya ile ikisine laf sokardı. Bazen Deniz'i bu konuda kıskanır, aşırı düzen ve titizliğini ise sinir bozucu bulurdu.
Sonra giysilerine sinen parfüm kokusuna yani sevdiği adam ile aşina olduğu o baş döndüren kokuyu içine çekti. Gerçekten çok etkileyiciydi. Giysi dolabını yavaşça kapatarak yan tarafta duran kapıya gitti eli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...