GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 43.BÖLÜM (FİNAL2.KISIM)
Bir yıl sonra...
''Ba... ba...ba...ba...''
''Aslan kızım benim duydun değil mi Deniz 'baba' dedi. Hadi söyle kızım ba-ba. Aferin sana, o çıkarcı abin gibi memeyi görünce anneci olmadın babasının bir tanesi...''
''Of Cihangir. Daha beş aylık bebek baba mı dermiş? Sadece 'ba' hecesini söylüyor kızın. Babadan falan anladığı yok. Hem şuna aslan kızım deyip durma. Kız çocuğuna balım, güzelim, meleğim derler. Senin gibi aslanım, koçum falan demezler.''
''Ya bu senin annen ne kıskanç bir kadın prensesim. Bizi mi kıskanıyormuş? Tabi yıllardır ilgiyi üzerinde hissetmeye alıştı ya! Normal yani kıskanması.''
''Aman ne kıskanacağım sizi ya! Hadi kızımı bana ver de odaya çıkartıp uyutayım artık, az sonra Türkan ve Ali Eren gelecekler. Unuttun sanırım.''
''Yok unutmadım. Ama ayrılamıyorum prensesimden ne yapayım çok tatlı. Değil mi benim güzel Ece'm. Prensesim, kraliçem benim...''
Deniz salonun ortasında kızını havaya atıp tutan sonra etrafında döndürerek güldüren kocasının, etraftan soyutlanarak sadece kızına odaklanmış hallerini izliyor, baba-kız arasındaki o özel ilişkinin her anlamda ikisi arasında yaşanacağını düşünüyordu. Kendi babası ile bebekliğinde bu şekilde mi göründüklerini bilmese de yaz tatillerinde Urfa'ya geldiğinde gözünün içine baktığını ve ona sarılarak Deniz gözlüm, melek kızım diye saçlarını okşadığını anımsıyordu. O anda yine babasını hatırladığı için gözleri doldu fakat merdivenlerden inen esmer kuzusu, biricik oğlu Efe'sini görünce babasını görmüş gibi mutlu oldu.
''Anne ben bunu okuyamadım bana yardım eder misin?"
Küçük oğlu henüz okumayı yeni söktüğü için harf gruplarından bazılarını hala tam olarak bilemiyor öğretmeni bunun yavaş yavaş olacağını söylese de o her kelimeyi okumak istediğinden dolayı üzülüyordu.
''Oğlum bunlar çok küçük harfler, hem el yazısı ile yazılmadığı için sen anlayamazsın. Daha o gruba geçmediniz. ''
''Of ya ben bütün harfleri öğrenmek istiyorum ama.''
Cihangir elinde dergi ile annesine dert yanan oğluna baktı. Kızının başını omzuna yatırdıktan sonra tek eliyle oğlunun başını okşadı.
''Ben okurum sana aslanım. Bizim zamanımızda önce heceleri verilerdi. Sonra fişleri okurduk biz. Hem el yazısı olayını da anlamış değilim. Sanki ileride çok işlerine yarayacakmış gibi eziyet ediyorlar çocuklara. Sol kolu içe doğru katlandı çocuğun yazarken.''Diyerek karısına da dert yanmayı unutmadı.
''Cihangir istersen çocuğu okuldan soğutma hayatım, şimdi ki devir ve öğrenme yolu çok farklı biliyorsun. Harfler grup grup öğretilip kelimelerde gösterilerek anlatılıyor çocuklara. Kafasını karıştırma oğlanın. Ayrıca solak olması yazı yazarken zorluk çıkartacaktı bunu biliyorduk zaten. Gel ben sana senin okuyabileceğin kelimelerin olduğu etkinlik kitabını vereyim bir tanem. Odanda olacaktı."
Oğlunun elinden tutup merdivenden çıkarken kocasına seslenmeyi unutmadı.
''Sen de atıp tutma şu bebeği daha yeni emdi kusturacaksın her tarafa.''
Cihangir giden anne oğulun arkasından bakarak fısıltıyla konuşmaya devam etti.
''Hadi benim aslan kızım bak baba diyeceksin ba-ba...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...