Herkese merhaba;
Güzel şeylerin değeri çok sonraları anlaşılırmış bende o zamanın gelmesini bekliyorum artık dermişim..Bu haftasonu tek bölüm ekleyeceğim çünkü elimdeki hazır bölümlerin bitmesine sadece iki bölüm kaldı. Ve ben o iki bölümü hafta içi sizlerle paylaşacağım. Doğum günüm olan 7 Aralık'a yeni bölümü yetiştimeye çalışacağım..Umarım sizlerde benim gçösterdiğim emek ve sorumluluğu gösterir ve oylama devam edersiniz...Herkese keyifli okumalar diliyorum...
21.Bölüm...
Günlerdir kaçıncı kez aradığını hatırlamadığı kişiden gelen çağrıyı, yeniden meşgul tuşuna basarak reddetmişti Türkan. Israrla onunla konuşmak istememesine rağmen adam da aynı ısrarla onu aramaya devam ediyordu. O geceden sonra bir karar almıştı ve bu karara her ne olursa olsun uymaya karalıydı. Ali Eren'e düşüncelerini anlatsa onu anlamayacağını daha doğrusu anlamak istemeyeceğini bal gibi biliyordu. Genç adam; insanların sosyal farklılıklarını önemsemeyen birisiydi çünkü ve ona göre ailesi ve kökeni her ne olursa olsun herkes eşitti. Fakat hayatın gerçekleri bu kadar basit şekilde geçiştirilecek gibi değildi.
Yıllardır insanlar arasında süregelen sosyo-ekonomik farklılıklar vardı ve ilişkilerde en büyük yaralar bu farklılıklar dolayı alınıyordu. Daha önce defalarca kez annesinden ya da akrabalarından dinlemişti bu tür hikayeleri. Ayrıca izlediği filmler ya da okuduğu kitaplarda da her zaman dikkatini çeken bir konu olmuştu. Tabi bazı dram yüklü, sevenlerin ne olursa olsun kazandığı Türk filmleri hariç.
Atasözleri bile ''Davul bile dengi dengine ''diyerek bu düşüncesini desteklemiyor muydu sanki...Evet, Türkan kendince haklıydı. O ve Ali Eren'in bir geleceği olamazdı. Bu yüzden yol yakınken kendini bu fikirden uzaklaştırsa ve küçük dünyasına kaldığı yerden devam etse çok iyi olurdu. Halbuki rüya gibi bir gece geçirmişlerdi.
Ali Eren'in onu evden lüks bir araçla alıp baş başa romantik bir akşam yemeğine götürmesi hayal edemeyeceği kadar güzeldi. Mesela daha önce hiç tekneye binmemişti. Keza Kız kulesine ulaşmak için bindikleri teknenin yine Ali Eren'in ailesine ait olması ayrıca onu germişti. Annesinin ailesinin gemi ticareti yaptığını da o akşam öğrenmişti. Tabi yıllarca izlediği Türk filmlerinde Hulusi Kentmen'den meslek olarak defalarca duyduğu 'Armatör' kelimesini bu zaman kadar hiç sorgulamaması daha sonra çok komiğine gitmişti. Halleri tam Yeşilçamlık'tı.
Yemek boyunca Ali, sürekli onu konuşturmaya çalışmış; Türkan'ı yakından tanımak için bir sürü soru sormuştu. Türkan'a olan beğenisini açık açık söylemese de kilit cümlelerle ifade ederek sık sık dile getirmişti. Saçlarının, gözlerinin güzelliğine defalarca iltifat etmiş, onunla tanıştığı için çok şanslı bir erkek olduğunu vurgulamıştı. Tabi genç kız bu sözlerin ve iltifatların çoğuna kızarıp bozararak susamayı tercih etmiş, kuş misali çarpan yüreğinin sesini bastırmak için nefes almaya bile korkmuştu.
Gecenin sonunda hiç istemese de ısrar etmesi üzerine telefon numarasını Ali Eren'e vermek zorunda kalmıştı. Urfa'ya döndükten sonra sık sık birbirlerini arayacaklarını ve en kısa zamanda yeniden bir araya gelmeyi istediklerini karşılıklı dile getirdikten sonra; geceyi yanağına konan ufak bir öpücükle noktalamıştı Türkan.
O küçücük masum öpücükte bile dizlerinin bağı çözülmüş, ellerini nereye koyacağını şaşırmıştı. Eve girdikten dakikalarca sonra bile titremesini ve kalbinin onu sıkıştırmasını engelleyememişti genç kız.
Tüm gece uyuyamamış ikisi için bir gelecek olup olamayacağını sorgulamış durmuştu. Gece boyu kalbi ve mantığı sık sık kavga etmiş ama nedense sabahın ilk ışıklarında bu çetin kavgadan galip çıkan mantığı olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...