6.BÖLÜM
Türkan kapıda ona çaresizce bakan genç kızı görünce birden telaşlanmıştı. Üzerinde askılı bir tişört ile kapri tarzında bir eşofman altından oluşan incecik bir kıyafet vardı. Tüm vücudu titriyor gözyaşları ardı arkasına akıyordu.
''Deniz canım, ne oldu sana böyle? Neden ağlıyorsun?''
''Türkan çok kötü şeyler oluyor. Bana yardım et lütfen, buradan hemen gitmem lazım. Lütfen yardım et! Senden başka gidecek yerim yoktu.''
Türkan hemen onu içeriye almış etrafına bakındıktan sonra kapıyı kapatmıştı.
''Hadi gel şöyle, içeri geçelim. Sen de biraz sakinleş. Neler olduğunu anlat bana.''
''Fazla vaktim yok Türkan. Acilen şehir dışına çıkmam lazım. Nereye olursa gitmeliyim. Anlamıyorsun eğer burada kalırsam bana istemediğim şeyleri yaptıracaklar.''
''Saat henüz çok erken Deniz. Bu saatte araba falan bulamazsın. Hadi eve girelim sana çay yaparım için ısınır. Bak ellerin buz gibi olmuş güzelim. Hadi gel ne olursun.''
Deniz çaresizce onunla beraber eve girmişti. Salondaki kanepeye oturduktan sonra Türkan'ın getirdiği suyu içmiş biraz olsun soluklanmıştı. Kuzeninin bu haline hem üzülen hem de şaşıran Türkan ise gözünü ayırmadan onu izliyordu.
''Çay suyunu koyuyorum. Kaynasın hemen demlerim. Bu arada sende neler olduğunu anlatırsın bana. Hem biraz daha sakinleşirsin.''
''Ben sakinleşmek falan istemiyorum Türkan. Tek istediğim buradan bir an önce çekip gitmek. Amcamın ve Cihangir'in beni bulmaması lazım!''
''Neler oluyor Deniz? Sana ne yaptılar da bu hale geldin? Hadi anlat canım belki bir hal çaresini buluruz beraberce.''
Deniz kendisine acıyan bir yüz ifadesi ile bakan kuzenini fazlasıyla telaşlandırdığının farkındaydı. Fazla zamanı yoktu ama şu an ona Türkan'dan başka kimse yardım edemezdi. Bu yüzden olayları kısaca anlatmaya başladı.
''Beni Cihangir'le evlendirmek istiyorlar. Düşünebiliyor musun beni? Sözde, babamla amcam konuşup benim iyiliğim için böyle bir karar vermişler. Hadi amcam neyse ama babam nasıl benim geleceğimi yakabiliyor halen anlamıyorum. Cihangir bu duruma itiraz bile etmiyor, her şeyi lafı olan adam dut yemiş bülbül kesilmiş. Ne derlerse yapıyor. Hale'den bile boşanmış hem de haftalar önce. Artık ne zamandır bu planları yapıyorlarsa?''
''Neden böyle bir şey istiyorlar halen anlamış değilim. Sen sormadın mı onlara?''
''Sormadım mı sanıyorsun ama ikisinin de gözleri dönmüş. Sözde miras bölünmeyecekmiş, aşirettekiler isyan çıkartırmış, benim üzerime gelirlermiş. Yalan üstüne yalan. Hayır, gözüm yok Türkan. İstemiyorum tek kuruş bile! Nereyi isterlerse imzalarım. Yeter ki benim peşimi bıraksınlar.''
Aklına gelenlerle yeniden gözleri dolmuş sesi çatallaşmaya başlamıştı. Buraya babasına bir evlat olarak son vazifesini yapmak için geldiğini sanırken birden büyük bir oyunun içinde bulmuştu kendisini ve bu oyunda başrollerden birisi kesinlikle o değildi. O olsa olsa kolları ve bacaklarından iplerle bağlanmış ve istedikleri gibi oynatabilecekleri sandıkları bir kuklaydı sadece.
''Çok şaşkınım Deniz, dayımların sana bunu dayatmalarını aklım almıyor ama güzelim eminim dedikleri yalan değildir. Her şeyden önce Cihangir izin vermez bu olanlara. Kesin bir bildikleri vardır. Keşke kaçmak yerine yeniden konuşmayı deneseydin?''
'Ne konuşmasından bahsediyorsun sen? Beni resmen tehdit ettiler. Kimliğim, pasaportum, her şeyim onlarda. Telefonum bile yok. Bu arada senin telefonunu kullanabilir miyim? Annemi aramam lazım ona her şeyi anlatıp beni Türkiye'den almasını isteyeceğim. O buna izin vermez hem James'de yardım eder.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...