24. BÖLÜM

39.1K 1.7K 154
                                    

Herkese merhaba;

Geceyi bitirmeden geldim sonunda.. Öncelikle doğum günüm için aldığım güzel mesajlar için çok teşekkür ederim. Bu geceki bölüm Türkan ve Ali Eren sevenler için güzel oldu diğer kahramanlarımız çok fazla yoktular ama tabi yine son sayfaya Cihangir Özbey damgasını vurdu orası başka..Adamın kafası çok farklı çalışıyor çünkü .Sizlerde okuyunca bana hak vereceksiniz..Neyse daha fazla meraklandırmadan sizlere keyifli okumalar dileyerek çok çok öpüp kaçıyorum..

GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR 24.BÖLÜM

Sabah mutfaktan gelen tıkırtıları takip ettiğinde aradığı kişiyi görmesi çokta güç olmamıştı. Belindeki çiçekli önlüğü, ufak bir fiyonkla arkasından tutturmuş, saçlarını tepeden bir lastikle beceriksizce toplamış, sanki usta aşçılara taş çıkartırcasına yumurtaları sırayla kaseye kırıyordu. Tek tek yumurtaları kırdıktan sonra çırpıcı ile karıştırmaya başlamış sürekli aynı yöne doğru hızlıca çevirerek tüm becerilerini göz önüne sermişti. Yaptığı işe öyle konsantre olmuştu ki onu hayranlıkla izleyen bir çift mavi gözün farkında bile değildi. Halbuki o gözler; onu bu şekilde saatlerce izleyebilir onunla aynı havayı solumak bile dünyasını aydınlatmaya yetebilirdi. Arkasına dönmesiyle gece karası gözleri onun okyanusları andıran mavi gözleriyle keşişmiş ve birden irkilerek elindeki yumurtaların olduğu kaseyi az kalsın yere dökecek duruma gelmişti.

''Ahh...''diye inleme tarzında bir nida kaçmıştı dudaklarından.

Son anda kaseyi altından tutarak düşmesini engellemiş genç kıza özür dolu bakışlar göndermeyi de ihmal etmemişti.

''Ben... Üzgünüm korkutmak istemedim. Yardım etmeye gelmiştim. Yani kahvaltı için, hani akşam oyunu kaybettik ya!''

Ali Eren; genç kızı korkutmuş olduğunu fark ederek durumu toparlamaya çalışıyordu. Fakat kasenin altından tuttuğunda, eline gelen sıcaklığın onun ellerinden yayıldığını anlamasıyla gözleri tam da o noktaya dikkat kesilmişti. Genç kız da elinin başka bir el tarafından kasenin altına yapıştırıldığını fark edince onun etkisinden çıkabilmek için kaseyi hızla kendine doğru çekerek bir adım gerilmişti.

''Senin gelmene gerek yoktu. Ben hazırlamaya başladım bile.''

Türkan onun varlığını umursamamaya çalışarak yeniden arkasını dönüp, ocağın altını yakarak tereyağı tavaya koyduktan sonra erimesi için beklemeye başladı. Bir yandan da iyice ona doğru sırtını dönerek uzak durmaya çalışıyor göz temasından mümkün olduğunca kaçınıyordu. Fakat Ali Eren oldukça ısrarcıydı ve genç kızın yanında istenmedik ot gibi durarak onun yaptıklarını takip ediyordu.

''Eee ben ne yapayım? Gerçi pek fazla yapılacak iş bırakmamışsın ama?''

''Bitti sayılır. Sadece ekmekler kesilecek ve çay servisi yapılacak. Ha birde fırındaki poğaçaları kapatmıştım. Onlar servis tabağına alınacak.''

''Poğaça mı yaptın? Hem de bu saatte? ''

''Hımm uyku tutmadı, kalkalı bir saati geçiyor. Deniz ve Cihangir çok sever. Gerçi hepimiz severiz. Bazı hafta sonları tüm kuzenler bizde toplanırdık. Hepimiz aynı masanın etrafına oturur, fırından çıkacak sıcak poğaçaları sabırsızlıkla beklerdik. Annemde herkesin tabağına ikişer tane koyardı tabi Cihangir iri yarı olduğu için ona üç ya da dört...''

''Evet ya, çocukluk resimlerini gördüm biraz iriymiş.''

''Ne irisi bildiğin şişmandı.''

Onun son sözleriyle kıkırdayarak gülmesiyle haftalardır görmediği o gömülü gamzeleri yeniden görmesini ve gününü aydınlatacak en güzel hediyeyi almasını sağlamıştı. Türkan ise onun kendisine bakan hayranlık dolu bakışları yakalayınca duraksamış hafifçe kızararak yeniden arkasına dönerek iyice kızmış yağa yumurtaları dökmüştü. Bir yandan elindeki tahta kaşıkla tavayı kontrol ederken diğer yandan da Ali Eren'in ekmekleri dilimlemesini izliyordu. Hiç de öyle beceriksizce tutmuyordu bıçağı. Bir Paşazade'den beklenmeyen şeylerdi bunlar. Ali Eren onun kendisini kaçamak bakışlarla süzdüğünü görünce dayanamamış;

GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin