Hikayeme katılan yeni arkadaşlara hoşgeldiniz diyorum..Yorum ve votelerle beni gerçekten çok mutlu ediyorsunuz...Yeni bölümde ufak bir ayrıntıyı açıklamak istedim.Deniz ve Cihangir öz amca çocukları değiller. Akraba evliliğine karşı biri olarak bunu zaten hikayemde kullanmak istemem. Denizin dedesi öksüz ve yetim olan üvey kızkardeşinin oğlunu yani Cihagirin babasını yanına alıp evlat ediniyor ve soyadını veriyor. Ve oğlu Mehmet ile kardeş gibi büyütüyor. Aslında üçüncü hatta dördüncü dereceden bir akrabalık var..Bunu unutmazsak çok sevinirim...
Herkese keyifli okumalar diliyorum...
5.Bölüm:
Cenaze kalkalı tam yedi gün olmuştu. Bu gece Mehmet Bey için konakta dua okunacaktı. Deniz bu günler boyunca hala babasının ölümünün etkisinden kurtulamamıştı. Ona bakışı, sözleri, affetmesini söylemesi ve diğer şeyler sürekli gözünün önüne geliyor, genç kızı ara ara hıçkırıklara boğuyordu. Annesine telefonla haberi verdiğinde onunda bir süre sessiz kaldığını sonrasında sesinin kesik kesik gelmesiyle ağladığını fark etmişti.
Sonuçta annesi de ilk kez aşık olduğu, yıllar boyu sevdiği adamı kaybetmişti. Yıllarca aynı yastığa baş koymuşlar sadece kötü zamanları değil sevinçli ve mutlu günleri de paylaşmışlardı. Deniz artık daha fazla burada kalmak istemiyordu. Gidiş biletini açık bıraktığından dolayı havayolu şirketini arayıp yarın gece için kesinleştirmişti. Yarın eşyalarını toparlayacak, herkesle vedalaşarak babası için geldiği bu şehirden kalbindeki acıyla beraber yeniden uzaklaşacaktı.
Aklına getirmek istemese de miras ile ilgili yapılması gereken işler olduğunun farkındaydı bu yüzden amcasının avukatına imzalı bir vekalet vererek miras işlerinin onların halletmesini sağlayacaktı. Babasından bir beklentisi olmamıştı hiç bir zaman ama baya yüklü bir mirasa konacağının da farkındaydı. Yine de tek isteği bir an önce bu şehirden uzaklaşıp hayatına geri dönmek ve burada yaşadığı acıyı biraz olsun hafifletmekti.
Yataktan kalkarak kucağındaki albümü çekmeye koydu. Bu albüme gecelerce bakarak annesi ve babası ile olan mutlu günlerini düşünmüş zorla da olsa uyumayı başarmıştı. Tabi gecenin bir yarısı ağlayarak kalkıp babasını özlediği anları saymazsa...
O gece okunan duadan sonra amcası ile konuşmak istediğini söyleyerek çalışma odasına geldi. Cihangir'in de odada olması onu biraz olsun rahatlatmıştı. Veda konuşmalarını zaten hiç sevmezdi ama bir an önce Fransa'ya gidip hayatına kaldığı yerden devam etmek istiyordu. Bu yüzden aklındakileri söylemek için amcasının karşısına oturarak konuşmaya başladı.
''Amca; ben öncelikle her şey için size teşekkür etmek istiyorum. Beni burada kaldığım süre çok iyi ağırladınız. Sağ olun.''
''O ne demek kızım tabi ki ağırlayacağız hem burası senin de evin biliyorsun.''
''Biliyorum çok teşekkürler ama artık benim gitmem gerekiyor. Burada kaldığım her an bana babamı hatırlatıyor bu yüzden bir an önce evime dönmek istiyorum. ''
Murat Bey'in birden yüzü asılmıştı. Onun gitmek isteyeceğini elbette biliyordu ama bir süre daha kalacağını ummuştu.
''Yarın akşam için biletimi ayırttım. Önce İstanbul'a oradan da Paris'e gideceğim. Bu kağıtta benim avukatınıza verdiğim vekalet var. İmzaladım, yarın sabah beraberce notere gidip onaylatırız. Geri kalan her şeyi siz halledin. ''
Amcasının uzattığı kağıda bakarak sinirli bir şekilde masaya koyduğunu fark etti.
''Deniz bu vekalet önemli değil. Biliyorsun babanın tüm mal varlığı senin üzerine geçti. Ama baban ve bizim çoğu malımız ortaktı. Onların birçoğu Özbey ailesine ait. Ve sana düşen kısımları ayırmamız günler alır. Biraz daha kalmanı istiyorum senden. Hiç olmazsa gerekli düzenlemeler yapılıncaya kadar.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
RomanceÖlüm döşeğinde olan babasına son görevini yapmak için Fransa'dan Urfa'ya gelen yirmi yaşında bir genç kız. Sadece iki hafta kalıp geri dönecekken bir ömür boyu o şehre tutsak kalırsa neler olur? Töre yalanının arkasına saklanmış istenmeyen bir evli...