Hasır şapkalı yabancı, şehrin trafiğinin en işlek aktığı caddelerin birinde, yüksekcene bir üst geçitte duruyordu. Bu saate hiç kimse buradan geçmezdi. Yerinde sıçradı ve takunyalarını, geçidi çevreleyen parmaklıkların üzerinde sabitledi. Bu gün şehrin en rüzgârlı günlerinden biriydi. Cebindeki 100 liralık baknotu çıkardı ve kuvvetle gelen esintiye doğru bıraktı. Aynı sükunetle zemine indi ve iz bırakmadan oradan ayrıldı.
Güneş ufkun ardından doğarken Nora, Açelya ve Rüzgâr henüz yola çıkmıştı. Günün ilk ışıkları suratlarına vuruyordu. Demek istediğim, gerçek anlamıyla... Hani sinirbozucu bir şekilde göz kamaştıran anlar olur ya, işte ondan bahsediyorum.
Açelya gözüne giren güneşi eliyle kapatmıştı. Diğerleri de istemsiz olarak gözlerini kısıyordu. Sabah demek için biraz geç ama öğlen demek için erken olan saatlerde şehri uzaktan gördüler. Şehrin içlerine doğru ilerledikçe çevrelerinde gördükleri yiyecek miktari da artmaya başladı.
Hissetikleri açlık da bununla doğru oratılı olarak arttı. Fakat yiyecek dolu vitrinlere bakıp iç geçirmekten başka bir şey yapmadılar. Meteliksizliği ruhlarının en ince ayrıntısına kadar hissediyorlardı.
Mevsimlerden yaz olsa da hava parçalı bulutluydu ve kuvvetli esiyordu. Dalgınlıkla gökyüzüne baktığı bir anda Nora, havada süzülen mavi bir banknot gördü. Beyni hızlı çalıştı. Mavi renk sinir hücrelerinin aksonlarında lastik bir top gibi sekti. Çevik bir şekilde Açelya'yı dürttü.
Bu gün şanslı bir gün olmalıydı. Adımlarını gökte uçan mavimtrak kağıt parçası için hızlandırırken Rüzgâr ne olduğunu anlamaya çalışırcasına kaşlarını çattı. Kağıt parçası rakımını azalttı. Açelya koşar adımlarla banknotu iki parmağının ucuyla yakaladı. Arkadan nefes nefese biri daha geliyordu.
"Heey, durun, lütfen!" diye bağırdı adam.
"Benim param o. Bu gün maaş günümdü."
Suratında bezmiş bir ifade vardı, balık etli bir beyaz yakalıydı. Yalan söyleyecek birine benzemiyordu. Nora ile Açelya bakıştılar. Açelya bitkin bir tavırla parayı uzattı. Nora ise onun elinden alıp adama takdim etti.
"Üzgünüz bayım."
Adam parayı aldı. Çantasındakilerle birlikte saymaya başladı.
O sırada sokak müzisyeni çaldığı ukuleleyle yeni bir şarkıya başladı. Gökyüzunde başka bir mavi banknot belirdi. Düşünecek fazla vakit yoktu.
Kızlar o banknotun arkasından koşmaya devam ettiler.
Adam elindekileri saymayı bitirdiğinde para tamdı. Gökyüzündeki mavi banknotu gördü. Ve parayı tekrar saymaya başladı. Para yine tamdı.
"Hala eksik mi?"diye sordu Rüzgâr adama.
Adam hayır anlamında başıni salladı. Şaşkınlıkla gökyüzüne doğru baktı.
"Biliyor musun, hayat bazen çok tuhaf."
Aynı bezgin gözlerle etrafa bakıyorlardı. Rüzgâr dirseğini adamın omzuna dayadı.
"Anlıyorum seni!"
Esintiyle birlikte sürüklenen banknot bir apartmanın üçünçü katı seviyesine ulaşınca durum umutsuzlaşmaya başlamıstı. Açelya üç aparman ilerideki yangın merdivenine havayı yararak koşmaya başladı. Fakat esinti yine yön değiştirdi. Oradan inmeye uğraşırken, Nora banknotu takip etme görevini üstlendi. Karşıdan karşıya geçerken az daha arabanın altında kalıyordu. Trafikte kendisine edilen küfürlere aldırmadan azimle görevine devam etti. Açelya ona yetişmek üzereydi. Esinti yine yön değiştirdi ve banknotu şehir su kanalının içine doğru sürdü. Nora ile Açelya göz göze geldiler. Nora kanala doğru koştu. Islanmak umuru da değildi, nasılsa başına daha kötüleri de gelmişti. Betonun üzerinden atlayıp su ile yeri ayıran son çizgi olan demirin üzerinde durdu. Banknotu kıl payı ile ucundan yakaladı. Dengesini kaybetmek üzere iken Açelya imdadına yetişti ve Nora'yı sırtından tuttu.
Daha sonra üçü tekrar bir araya gelip şehrin içinde gezinmeye başladılar. Bazı yiyecekler baştan çıkarıcı olsa da daha hesaplı alternatifleri bulmak zorundaydılar. Sonuçta daha gidilecek yolları çoktu. Akşamüstü yol üzerinde >>Bi-101-Şok<< adlı markete rastladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adaletin Elçileri
FantasySırtımı dayadığım soğuk taşlardan kaldırdım ve hücrenin rutubetli havasını içime çektim. Az yukarıdaki delikten sızan gün ışığı hüzmeler halinde içeriyi aydınlatıyordu. Ama bu bile ortamdaki kasveti dağıtmaya yetmiyordu. Takdir edersiniz ki şimdi d...