(∆)Uzlaşma

142 17 0
                                    

Alnımdan akan sıvı yanağımdan süzülerek çeneme inmişti. Kan tadı alıyordum. Arabanın hava yastıkları sarsıntıdan dolayı açılmıştı. Direksiyona koltukların arasındaki boşluğa düşmüş olmalıydım. Doğruldum ve kapıya yöneldim. Kulbunu çektim ama halen kilitliydi. İster istemez elimi alnına götürdüm ve kan bulaştı. Kapının üzerinden atladım ve vaziyete bakmak için öne yürüdüm. Araba hasar almış gibi durmuyordu. Uzun otlar ve sazlık alan yumuşatıcı etki yapmış olsa gerekti. Biraz daha ilerlememle birlikte yerde kan içinde yatan adamı gördüm. Ve anında vücuduma soğuk bir ürperti yayıldı. Ölmüş olamazdı değil mi? Cinayet işlemiş olmak arzulayacağım bir durum değildi.

Umarım ölmemiştir. Yanına yaklaştım, hiç istemiyordum ama nabzını kontrol etmek zorundaydım. Parmaklarımı adamın boynuna koydum. Aniden elini bileğime kitledi.

"Neye bakıyordun kızım? Yoksa kolayca tahtalı köyü boylayacağımı mı sandın?"

Kolumu geri çektim. Adamın da bileğimi elinde tutacak dermanı yoktu zaten.

"Konuşabildiğinize göre ambulansı da arayabilirsiniz. Telefonunuz nerede?"

Eliyle ön tarafı işaret etti. Oradaki el çantasını buldum ve yere koydum. Adam arabaya yaslanarak oturur duruma geçti ve telefonunu kurcalamaya başladı.

"Umarım bu olaydan sonra arabanıza binen insanların müşkül durumundan faydalanmaya çalışmazsınız."

Adam otların arasına doğru tükürdü.

"Bana iş öğretme velet!"

Bu beni ürpertmişti, hala kesin konuşuyordu. Belli ki kurtulmayı beceremeseydim hiç de güvende olmayacaktım. Sadece şanslıydım belki de.

Rüzgâr arka koltukta uyumaya devam ediyordu. Bu mümkün müydü? Rol yapıyor olabilr miydi? Cidden hiçbir şey duymamış mıydı? Sarsılmayı, en azından fren sesini... Yanına yaklaştım, gözleri sımsıkı kapalıydı. Hafifçe sarstım. Tamamen tepkisizdi. Gerçekten de uyuyordu ama gergin bir uykuydu bu. Gözaltıları mora çalıyordu ve sağlıksız görünüyordu.

Eğer trenden atılmasaydık bunları yaşamak zorunda kalmazdım. Ama kahretsin, bildiğin boğazıma bıçak dayamıştı. O şekilde görevliyi ikna edebileceğini düşünmüş müydü? Bunu sadece onun için yaptıysa bile öncesinde beni bavulun içinde bırakmıştı. Konuşup önceden plan yapabilirdik. Bunu düşününce bile kulağa absürt geliyordu. Rüzgârla konuşabilmek... Bir an önce diğerlerini bulmalıydık. O zamana kadar onunla tek başıma yolculuk etmek zorunda mıydım gerçekten? Önceden de güvensiz hissediyordum ama kazayla birlikte bu perçinlenmişti. Yine de en başından beri bana yardım etmesi gibi bir beklentim yoktu. Omuzlarından tutup tekrar sarstım. Her ne olursa olsun bu yerde daha fazla kalmak istemiyordum.

Adıyla seslendim.

"Rüzgâr!"

"Uyan."

Tekrar sarstım, bu kolay olmayacaktı.

"Rüzgâr uyan, lütfen."

Kolunu sertçe kaldırıldı ve boynumu kavradı. Hayatta tek yapmak istediği şey buymuşcaşına boğazımı sıkıyordu. Elimle kolunu uzaklaştırmaya çalıştım.

Gittikçe kısılan sesimle:

"Bırak!"dedim.

En sonunda tırnaklarımı derisine batırdım. Parmaklarımı arasından kan sızıyordu ve bu sefer benim kanım değildi.

En sonunda gözlerini araladı ve elini gevşetip boynundan çekti. Tehlikeli biriydi, bir dahaki sefere onu acil durumda uyandırmam gerekse bunu bir buçuk metre uzaktan uzunca bir saman çöpüyle yapacağım.

Adaletin ElçileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin