Uzun süren orman yürüyüşünün ardından karşısına çıkan ilk yerin mezarlık olması manidardı. Aslında buranın mezarlık olduğunu az önce anlamıştı. Uzaktan fark edilmiyordu. İlk önce ayağının altına rastgele denk gelen mermerin tıkırdamasını duymuştu. Daha sonra dikine dizilmiş taşları fark etmişti. Çevreyi bir kez daha kolaçan ettikten sonra tretuvarın üzerinden karşıya geçti. İnsan adımlarıyla o şeyden kaçması olanaksızdı. Ortalama bir insanın yürüme hızı 5 km/saatti. Koşu rekorları kıran Usain Bolt bile saatte... Usain Bolt'un koşma hızını hatırlamıyordu, zaten kimin umurundaydı ki.
Saçları ağarmaya başlamış bir adamın ensesini göründü. Elinde de bir şişe su ve bir buket çiçek vardı. Otların arasından kırmızı bir nesne de gözüküyordu. Yakına gelince bunun motosiklet olduğunu anladı. Anahtarını üzerine unutmuştu gerzek. Ya da kimse gelmez diye öylece bırakmıştı. Mezar ziyareti pek vefalı bir davranıştı. Fakat birazdan yapacağı pek de vefalı olmayacaktı.
Rüzgar motorun üstüne bindi ve anahtarı çevirdi. Adam arkasını döndü.
"Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı. Fakat kırmızı motorsikleti ondan çoktan uzaklaşmıştı bile.
Rüzgar yaklaşık on dakika motoru sürdükten sonra karaltı yeniden görülmüştü. Yol bir kaç yüz metre sonra tünele giriyordu. Tünele kadar hızlanarak ilerledi. Bu böyle olmayacaktı. Motoru tünelin içine bıraktı ve etrafa bakınmaya başladı. Aklına hiç bir şey gelmedi.
"Kahretsin, kimyasal ilaçlar yüzünden kafam çalışmıyor!" diye hırladı kafasını avuçlarının içine alarak.
Derken gözüne kaldırımın kenarındaki mazgallar takıldı. Alt taraf yürünebilecek kadar genişti. Sendeleyerek yere eğildi ve demirleri kavradı. Çekebildiği kadar kuvvetli çekti ve ızgarayı yerinden çıkardı. Çekmenin etkisiyle geriye savruldu. Yarattığı açıklıktan içeriye atladı. Mazgalı aşağıdan hiçbir şey olmamış gibi yerine çekti. Uzun bir süre dümdüz yürüdü. Başka yöne giden bir olukla karşılaştı. Burası bir yere çıkmıyorsa bile iyi bir saklanma yeriydi. Ön tarafta mazgalların arasından görünebilirdi bu yüzden buradan sapmaya karar verdi. Oluğun dibinde yağmur suyu kalmıştı. Adım atarken "çap çap" diye ses çıkıyordu. Biraz daha ilerledi. Kokuya bakılırsa buraya lağım suyu da karışıyordu. Bok çukurunda gezinmek için güzel bir gündü, diğer tüm günler gibi. Umurunda değildi, umurunda olacak aşamayı çoktan geçmişti. Oluk boyunca yürümeye devam etti.
Merinda büyük bir dikkatle Hava Drone'unu sürüyordu. Rüzgar'ın gittiği yol tünele giriyordu. Merinda çıkışa dikkat kesilmişti ama çıkan yoktu. Tünellerden bu yüzden nefret ediyordu, hep fazladan iş... Drone'u orada bıraktı ve tünelin girişine doğru indi. İçeride kimse yoktu. Kavisli duvarın dibinde terk edilmiş motosiklet duruyordu. Yol boyunca dar kaldırımın dibinden yürüdü. Başka bir araca geçmiş olabilirdi ama yukarıdan izlemişti, buradan başka hiçbir şey geçmemişti. Yürüdüğü yerdeki ızgara, üzerine basınca tahtarevalli etkisiyle kalkıp indi. Merinda kurnaz bir ifadeyle gülümsedi.
Rüzgar'ın gittiği oluk bir baraj gölüne çıkmıştı. Önünde arıtma havuzları vardı. Üzerlerinde atlayarak geçme zahmetine girmeden suyun içinden öylece yürüdü. Az ötede hidrolik santraller boy gösteriyordu. Kontrol kısmı parmaklıklarla çevrilmişti. Parmaklıklara dayanmış bir kadın duruyordu, kaküllerinin arasından doğruca karşıya bakıyor ve anın tadını çıkarıyordu. Rüzgar karşıya baktı ve:
"Kimleri görüyorum? Zökar'ın sadık hizmetkarı Merinda."dedi.
"Beni böyle mi görüyorsun, alınıyorum ama. Bir hukukumuz var sanıyordum."
Rüzgar tiyatral bir ifadeyle kaşlarını kaldırdı.
"Bu söylediğine cidden inanıyor musun?"
Merinda kemerindeki silahlardan birine davrandı. Rüzgar'ın önünde durduğu duvarın arkası uçurumdu. Ani bir hareketle duvarın üzerine zıpladı. Merinda sıkılmış bir ifadeyle Rüzgar'a baktı ve gözlerini devirdi.
"Senin alınacak bir intikamın falan yok muydu?"
"Korkarım bu mümkün olamıyor."
"Oradan atlarsan yalnızca ceset olursun. Suyun dibinden küreleri toplamak benin için çocuk oyuncağı."
Rüzgar durduğu duvarın üstünde kollarını iki yana açtı. Aşağıdan gelen kuvvetli hava akımı bedenini içine aldı. Saçlarını yukarı doğru süpürüyor ve kıyafetlerini dalgalandırıyordu. Basabileceği zeminin sınırında dururken tek bir parçası bile ürperti hissetmedi. Ayakkabılarını boşluğa sürüdü.
"Cehennemde görüşürüz sürtük!"
Ve kendini boşluğa bıraktı.
Merinda memnuniyetsizce dudaklarını büzdü.
"Bana iş çıkartıyorsun, hayatını kurtarmaya hevesli değilim ama Zökar'ın planlarında senin ölmen yok."
Ve ekledi:
"En azından şimdilik."
Kemerindeki ağ tabancasını kavradı ve duvara tutunarak aşağıya sarktı. Tetiğe bastı ve sağlam kalın halatlardan yapılma ağ Rüzgar'ı yakaladı. Ana halatı duvara dayadı ve yukarı çekmeye başladı.
"Aaarrrrgh!" diye öfkeyle haykırdı Rüzgar.
"Yine mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adaletin Elçileri
FantasiSırtımı dayadığım soğuk taşlardan kaldırdım ve hücrenin rutubetli havasını içime çektim. Az yukarıdaki delikten sızan gün ışığı hüzmeler halinde içeriyi aydınlatıyordu. Ama bu bile ortamdaki kasveti dağıtmaya yetmiyordu. Takdir edersiniz ki şimdi d...