10.Bölüm

37.5K 2.9K 702
                                    

📍Hoş geldiniiiiiiizzzzzzzz

⭐🌟 Yıldıza basmayı unutmayınız.. Yorumlarınız beni çok mutlu eder.. ❤️

Keyifli okumalar ❤️



*******

Ben bir dere yatağının
En kıvrımlı yeriyim.
Bilemem nerelerden
Akar da ince ince
Su gelir yara değer
Değdikçe eririm.

*******

Küçük bir nefesti kocaman hayatın başlangıcı, belki felaketlerin, belki güzelliklerin, belki dehşetin ve hatta belki de cennetin... Küçücük nefesti tüm bunları başlatan, tüm cihana yön veren bir beşerin cılız nefesi.

Mutluluğun, hüznün, sevginin, nefretin, aşkın, acının, dünyanın, hayatın ve hayatın da ötesinin var olmasını sağlayan şey küçücük bir nefes.

Bazılarının derin derin soluduğu, bazılarının üstün körü, özensiz, mesnetsiz, savruk aldığı o nefesler. Acele, alelade aldığımız o önemsiz nefesler tüm bunlar.

Bazıları sevgi dolu, aşkla süslenmiş, bazıları kimsesiz, yersiz, yurtsuz, çatısız o nefeslerin. Bazıları güvenli kollar arasında, bazılarının da kolları kuvvetli olmak zorunda.

Aynı insanlar gibi o nefesler. Her nefesin bir insan olması gibi.

Aynı Dilrûba gibiler.

Hatta Dilrûba'dan dem vuracaksak bu nefes meselesine, en çok da yalnızlık ve kimsesizlik kelimelerinin kullanılması gerekli esasında. Annesi erken yaşta göçüp gitmişti çünkü geçmiş zamanda, babası da elem bir hastalığa yakalanmış, eli ayağı tutmaz olmuştu. Bakıp ilgileneceği bir kardeşi, evinde bir nefesi dahi yoktu Dilrûba'nın. Parası pulu yok..

Hele huzuru... Ondan hiç yok.

Safi sessizlik, tüm hayatı hem de. Safi Kimsesizlik. En büyük harflerle..

Yalnızlık kelimesi kadar yalnız Dilrûba.

Üstelik de tek mesele yalnızlık da değil, yalnızlık güzel kalır hatta tek başına. Mesele asla yalnız olmak değil esasında, mesele Dilrûba'nın korunaksız yalnızlığı.

Şu kapıdan biri girse bir şey yapamazdı mesela Dilrûba, çünkü şimdiye kadar hiç kendini savunmamıştı, savunacak kadar saldırılmamıştı.

Şimdi bir yanında Giray'ın bıçağı, diğer yanında yatakta uzanan hasta babasıyla ne kadar korunaksız ve yalnız olunabilirse o kadardı işte. Hayatının en dibini yaşıyordu, düşecek bir yer kalmamıştı artık.

Zemindeydi Dilrûba. Hatta artık zemindi.

Onun da kolları çok kuvvetli olmak zorundaydı, tıpkı az önce bahsettiği gibi. Onu güvenle sarıp sarmalayacak güçlü bir babanın kolları yoktu, mecbur güçlenecekti Dilrûba. Yara ala ala güçleniyordu.

Elindeki iğne oyasına bir ilmek daha atıp bıkkınca bıraktı kucağına, başını kaldırdı, derin bir nefes aldı. Aldı ama ciğerlerine ulaşamıyordu sanki artık o nefesler. Aynı babası gibi bıkkın solumaya başlamıştı, alelade, önemsiz.

Aynı hayatı gibi 'artık bitsin!' diyordu nefesleri.

Evin içinde çıt çıkmıyordu yine, her zamanki gibi delirtici bir sessizlik kaplamıştı her yanı. Babasının nefesleri bile çok kısıktı, neredeyse duyamıyordu. Sokaktan gelen nal sesleri vardı tek tük, hava kapalı olduğundan kuş sesleri bile yoktu.

Giray da yoktu. O hiç yoktu.

İki gün geçmişti onun 'evet' yanıtıyla yanından ayrılmasından sonra, muhtemelen kendisi kabul edince vazgeçmiş yahut dalga geçmiş ve hevesini alıp gitmişti.

GİRAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin