19.Bölüm

29.7K 2.5K 666
                                    

📍 Hoş geldiniiiiiiizzzzzzzz

Şuraya bölüm emojilerimizz 🗡️🐎

Keyifli okumalaaarrr ❤️❤️

*******

Giray 19

*******


Bazen boğulmalı insan.

Derin denizlerin en dibinde, karanlıkta, çaresizliğin özünde, tutunacak bir el yokken ve ışık ulaşılamayacak kadar uzaktayken. Sırtını denizin dibindeki o toprağa yaslamalı ve izlemeli hayatın tek bir nefesten ibaret olduğunu..

Hem ciğerleri nefesini hem nefesi ciğerlerini zorlarken yaşamalı.. Ki anlamı olsun her anının.

Bazen sahiden de boğulmalı insan.

Mutluluktan nefes dahi alamamalı, elini koyacağı yeri, gözünü değdireceği nesneyi çözememeli.. Yüreği yaşam için değil, sevdiği için atmalı.

Boğulduğu denizden çekilip can havliyle derin bir nefes almalı, asla bırakmamak için sarılmalı.. Yaşam bu.

Aynı zamanda yaşatan.

Balkonundan sarkan sarmaşıklarla gizli bir kuytu oluşturan evin duvarına sindi Giray.. Derin bir nefes aldı hala imkânı varken.. Etrafta bir gürültü oldu, yeni yeni başlayan bağırışlar etrafı sardı, bir kadın çığlığı kocasının adını haykırdı.

Gözlerini kapatıp boynunu rahatlatmak ister gibi kıtlattı, alnındaki teri sildi, kanlı bıçağı silme gereği görmeden kılıfına tasasızca sürdü. Buradan çıkmalıydı.

"Etrafa bakın!! O kişi kimse buradan sağ çıkmayacak!" diye haykıran heybetli bir adamın sesi, Giray'ın keyifle kıvrılan dudağı, o sırada Giray'ı çalışma masasında yarı uykulu bekleyen Dilruba...

"Bul bakalım bulabiliyorsan." diye fısıldadı sessizce, o çam yarmasının kanını akıtmadan buradan gitmeyecekti. Gitse de geri dönerdi, bir kere kestirmişti gözüne, ille de musallat olacaktı.

"Şerefsiz köpek!! Ama ben biliyorum senin kim olduğunu!!" askerlerin koşuştuğu bahçeye doğru bağıran adamı dinledi, akıllı bir beşer olsaydı şaşmadan önce bakması gereken ilk yer o sarmaşıkların altı olurdu..

"Tabi Allah akıl dağıtırken pek adaletli davranmıyor.." dedi yine sessizce.. İşi bitmiş, öldürmesi gereken adamı öldürmüş ve üç gündür kapısına adım atamadığı evine dönme zamanı gelmişti..

Yani Dilruba'sına..

"Şu imtihandan geçeyim, kokuna bir yüz süreyim be Dilruba.." burnundan bir nefes verip dalgınlaşan gözlerini gezdirdi ortalıkta, onun narin teninin değdiği yanağı karıncalanıyor, olmadık yerden değer gören naçiz giysisi her aklına geldiğinde şaşıp kalıyor, köşe bucak saklanası geliyordu..

Aklını bulandırıyordu Dilruba'nın kendisi gibi nahif busesi.. Ve hiç de sırası değildi çelinmiş gönlünün derdine düşmenin...

Yutkundu derince..

Derinlerde mi boğuluyordu sığlarda mı bilmiyordu ama güzel şeydi.. Hele de Dilruba'nın sularında boğulmak, tam canını teslim edecekken onun havasından solumak..

Hatta yakında şair bile yapardı Giray'ı. Kılıcını bir köşeye bıraktırır, bir çift ağarlı kağıt mürekkep alır dolanırdı gül bahçesinin dikenlerinin arasında.. Biterse mürekkebi kendi kanıyla devam ederdi şiirlerine, ama yine de ederdi..

GİRAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin