📍 Hoş Geldiniiiiiiiizzzzz
Bu bölüm baya illegal bir bölüm yasaklı bir uygulamada paylaşılıyor şuan :)
Osmanlı döneminde bile edebiyata ciddi bir sansür gelmemişken, gelse bile kişi bazlı gelmişken, şimdilerde uygulama çat diye kapatılıyor. Üzücü.
Sitemimi ettiğime göre sizi bölüme alabilirim, keyifli okumalar diliyorum ❤️
🖋 ⏳📜
*******
43.Bölüm
*******
Ardından kapanan kapının sesi kulağına doldu Dilrûba'nın, kalem tutan elinin ince parmakları küçük bir kasılmayla kapanıp açıldı. Bir el en fazla ne yapabilirdi?
Giray'da gördüğü kadarıyla bir adamı öldürebilirdi. Selime Hanım'ın eli bir emri verebilir, tek bir işaretle koca köşkü altüst edebilirdi. Beyhan Bey bir insanın hayatını baştan ayağa rahatlıkla değiştirebilirdi. Az önce odasından çıktığı Sultan Murad hepsinden daha kudretliydi. Tek bir hareketiyle bir savaş başlatabilir, bir ülkeyi yıkabilir veya yeniden kurabilirdi.
Dilrûba'nın bu insanların yanında esamesi okunmazdı. Kendi elleri birkaç elişi yapabilirdi sadece, bir kitabın sayfasını çevirir, belki birkaç satır yazı yazardı. Şimdiye kadar yazdığı hiçbir yazının kudreti bu kadar boyunu aşmamıştı.
Kendine göre ellerinin en mühim olduğu zaman Giray'a dokundukları zamanlardı. Elleri en çok Giray'ın saçlarına dokunurken, yanağını okşarken elzem bir uzuvdu. Daha hayati bir iş yaptıkları olmamıştı şimdiye dek.
Bugüne dek.
Tedirgin adımlarla çıktı odadan, sağ elinde hala az önce sıkı sıkı tuttuğu kalemin hissini taşıyordu. Bu hissi atmak için yine ince parmaklarını gergince açtı sonuna kadar, sonra geri yumdu avucunu.
Giray kapının hemen karşısında bekliyordu. O denli tedirgin olmuştu ki odalarında kalamamıştı demek ki. Yutkundu Dilrûba.
Az önce Beyhan Bey'i vilayetin yönetiminden indirmiş, yerine kocasını geçirmişti.
Kendi elleriyle yazmıştı o fermanı. Hala inanamıyordu, belki bir rüyaydı da uyanacaktı.
"Dilrûba?" biye bir ses ilişti kulağına, karşısındaydı Giray ama sanki sesi ayrı görüntüsü ayrı geliyordu, "Narinim?"
Durumun acziyetinden sıyrılmak ister gibi derin bir soluk alıp bedenen olmasa da ruhen silkelendi. Gidecekti Giray, bu valilik meselesi savaştan sonraydı. O hasretliği ille de çekecekler, yokluklarıyla imtihan olacaklardı. Hünkârın yazdırdığı o ferman sadece Giray için değildi, seferden sonra vali olacak derken önlerindeki belirsiz bir vakitte Giray'ın olmayacağını da belirtmiş, alttan alta bunu Dilrûba'ya onaylatmıştı.
Kocanı senden ayırıyorum demiş, o ayrılığın yazısını da Dilrûba'ya yazdırmıştı.
Çok akıllı bir adamdı.
Şimdi bir görevi de bu haberi Giray'a vermemekti, vakti geldiğinde valilik emri Giray'a Hünkârın kendi makamından verilecekti.
Giray'ın o kadar mesafeden kendisine uzanan elini gördü, bu mesafeden tutamayacağını bilse de elini uzatarak adama doğru yürüdü Dilrûba. Kendi eline az önce yazdığı fermandan dolayı küçük bir mürekkep lekesi bulaşsa da ince ve beyaz, Giray'ın eli kendisine nazaran epeyce büyük, tehlikeli bir yolculuk yapacağından siyah bir eldivene sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRAY
General Fiction***** "Saçların uzunmuş.." dedi ama tereddütü epey açıktı adamın. Ama bugün denilenden sonra yanlış anladı kız, adamın bundan rahatsız olduğunu düşündü nedense, daha yeni görüyordu Giray saçının hepsini. Tam olarak olmasa da düğünleri bile olmuşken...