📍Hoş geldiniiiiiiizzzzzzzz
Gecikmeler gecikmeleeerrr..
Oy vermeyi ve bool bol yorum yapmayı unutmayınııız..
Gün içinde (bu kez kesin) Giray&Dilruba bölümü de gelecek
Keyifli okumalar ❤️❤️
********
27.Bölüm
********
Dilrûba gözlerinin kenarları gerginlikle kızıllaşmış, avucuna sıkıştırdığı mühürsüz mektubu gerginlikle sımsıkı tutmuştu.
Kapı arkasından kapandığında Serim'le göz göze geldi, onun da gözlerindeki tedirginliği ve sıkı sıkıya kenetlenmiş çenesini görünce aynı halin onda da bulunduğu fark etti.
İçeride konuşulanlardan sonra ona suç bulmuyordu. Hayır.
Asıl gelmesini engelleseydi kızardı.
"Hanımım... Ben." diyerek neredeyse kekeledi Serim. Ardından cümlesini toparlayamayarak gözlerini kapadı. Dilrûba ona bir şey diyecek olduysa da içeriden Sefir Hanım'ın sesi yükseldi tekrar.
"Dışarıdaki!" diyerek seslendi Serim'e, "İçeri gel."
Ona teşekkür mü etmeli, yoksa hayatlarına girdiği gibi def olup gitmesini mi söylemeliydi bilmiyordu. Bir yandan tüm sorunların başı, diğer yandan tüm çözümlerin ortasıydı sanki. Serim'in kendisiyle göz göze gelmesiyle başını hafifçe sallayarak onay verdi içeri geçmesi için, "Dikkat et." diye de uyardı.
"Tabi hanımım."
Aklında kadının söylediklerini dolaştırıp duruyor, unutmamak için her birini bir kağıda yazmak istiyordu. Giray'a her şeyi en detayına kadar anlatacaktı, kadın zaten anlatmasını istemişti ama istemese bile kendi anlayıp yorumlayabileceği bir durum değildi.
Giray'ın işleriyle alakalı, Sefa denilen bir adamla alakalı, Giray'ın yapması ve öldürmesi gereken insanlarla alakalı bir durumdu.
Onu bir insanın nefesini keserken hiç düşünmemişti, biliyordu tabi kim olduğunu, neler yaptığını, konumunu, savaşlarda onlarcasını öldürüp onlarcası tarafından yaralandığını. Ama bunu bilmek ve düşünmek, gözünün önüne getirmek dünyalar kadar farklıydı.
Kendi gözünde Giray'ı öyle güzel tanımıştı ki sanki can alan değil de herkese can veren bir adamdı. Kendisine nasıl muamele ediyorsa herkese öyle sevgi ve şefkat doluydu sanki.
Öyle görmek daha kolaydı.
Yoksa onun kendisine şefkatle dokunan ellerinin kimlerin kanını akıttığını, kimleri canından ettiğini düşünerek ömrünü geçirirdi. Sert bir nefes aldı, "Sanki keyfinden yapıyor." diye azarladı kendini.
"Düşündüğüm şeye bak, mazlumu ne zaman hor gördüğünü, zarar verdiğini gördün Dilrûba!"
Kendini sakinleştirmeye çalışarak derin bir nefes daha aldı, bir pencere kenarına yürüyüp yüzüne vuran güneşe karşı durdu. Gözlerini alsa da en azından biraz aydınlık veriyordu. Önünü göremediği hayatına biraz olsun ışık sızdıracak her şeye razıydı.
Ağlamak ve düşünmek istiyordu ama burası belki de dünyadaki en uygunsuz olan ortamdı. Ve yalnız ağlamak da istemiyordu artık. Giray'a o kadar alışmıştı ki ağlarken bile onun ellerini saçlarını okşarken hissetmek istiyordu.
Bir yanı azıcık uzak durup düşünmek istese de diğer yanı Giray'dan bir adım uzaklaşsa biçare bir yoksunluğa tutuluyor, nefesi tekliyordu. Ne zaman onu bu kadar tanıyıp bağlandığını ise hiç bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRAY
General Fiction***** "Saçların uzunmuş.." dedi ama tereddütü epey açıktı adamın. Ama bugün denilenden sonra yanlış anladı kız, adamın bundan rahatsız olduğunu düşündü nedense, daha yeni görüyordu Giray saçının hepsini. Tam olarak olmasa da düğünleri bile olmuşken...