11-KİLİTLİ

885 37 4
                                    

Merhabalar, yeni bölüm geldi. Geçen bölümü en çok yorum yapana ithaf edecektim. Ama 10. bölümü yazdıktan sonra yok denecek kadar az yorum olduğu için, bölümü röportaj yaptığımız arkadaşa ithaf ediyorum. Esma ile röportaj yaptık. Bunu SGEsmaWinchesterPat' in profilinde bulabilirsiniz, okumak isterseniz. Röportaj, Wattpad Yazar Röportajları 2.Kitap'ta.

Multimedyadaki şarkıyı dinleyin.

İyi okumalar... :)
Koyu kahverengi saçları ılık sonbahar rüzgarına yenik düşüyor, rüzgâr misafirlik ettikçe hafifçe inip kalkıyordu. Aramızda kısa mesafe olarak nitelendirebileceğim bir yol vardı. Tek bir yol.

Gözlerim, çarprazdaki büyük eve baktığımdan olacak, acımaya başlamıştı. Telefonumun alıştığım melodisi cebimden yükselmeye başladı. Elime cebime sokup,  düşürmemeye çalışarak telefonumu çıkardım. Ekranda yazan isim, telaşlanmama yol açmıştı.

"Efendim Berker?" Sesimin titrememesine özen göstermeye çalışmıştım.

"Karşıya bak." Ses tonu sıcaklığını hissettirmişti. Ama ne demek istediğini anlamamıştım.

"Efendim?" diye sordum.

"Karşıya bak." Yine aynı cümle.

Sonunda derin, şaşkın, biraz da aptal bakışlarımı Kaya'nın üzerinden çektim ve karşıya çevirdim. Karşımda üç katlı, özel olarak tasarlandığını belli eden lila renginde bir ev vardı. Mimarı kimse bayağı zevkli olmalıydı.

Berker? Berker. Yok artık!

"Na-nasıl? Sen?" Kekelemiştim.

"Evet, biz de burada oturuyoruz. Hatta Kayalar da yandaki evde oturuyorlar."

"Yaa." dedim bilmiyormuş gibi davranarak.

"Neyse kapatıyorum. Zaten artık komşuyuz." dedi Berker.

"Evet, görüşürüz." dedim karşılık olarak.

Sonra telefonumu kulağımdan çekip tekrar cebime koydum. Hiç beklemediğim bir anda hem Berker'le, hem de onunla, Kaya'yla komşu olmuştuk. Berker gözden kaybolmuştu. Ama Kaya hâlâ balkondaydı. Beni görmemişti, ama görünce vereceği tepkiyi kestiremiyordum. Ama Ecem'in vereceği tepkiyi çok iyi biliyordum. Hikayenin kötü kızı...

Ellerimi soğukluğunu sonuna kadar hissettiğim, yeni boyanmış balkon demirlerinden çektim ve arkama dönüp içeri girdim. Teyzem hâlâ aşağıdaydı. Buse'yse odasında olmalıydı.

Evin boş duvarlarına yalnızlığın kokusu sinmiş gibiydi. Yalnızlığın vermiş olduğu o sonsuz boşluk, uçsuz bucaksız boşluk. Yanan ampulden dolayı gölge düşmemiş duvarlar.

Yeni odamın kapısı da beyazdı ve ahşap merdivene en yakın oda benimkiydi. İki elimi de merdivenin trabzanlarına koyarak tuhaf bir pozisyonda aşağı inmeye başladım. Her basamakta ayrı bir hikaye vardı belki de. Şimdi bulamayacağım yaşamların öyküsü. Kaybolmuş yaşamların, kayıp hayatların. Kim bilir?

Teyzem evin dış kapısını ardına kadar açmıştı ve birkaç iri adam eşyaları içeri taşıyordu. Benim odam için de bir yatak ve minik bir dolap almışlardı.

Salona yeni getirdikleri tekli koltuğa oturdum ve arkama yaslandım. Sanırım gün boyu burada oturup, gelen geçeni izleyecektim. Ah, ne kadar da eğlenceli (!).

Uzun boylu ve iri yapılı, esmer bir adam sırtında taşıdığı buzdolabıyla içeri girdi. Sonra diğeri, diğeri ve diğerleri...

...

Kirpiklerim gözlerimi perdelemeye son verdiğinde, onlara yardımcı oldum ve gözlerimi açtım. Koyu bakışlarım tanıdık olmadığım bu yerde gezindi ve sonra hafızam bugünki konumuna tekrar döndü. Ve hatırladım, taşındığımızı. Üzerimde kahverengi ağırlıklı bir battaniye vardı. Dün o karmaşada kendime yorgan bulamadığım için battaniyeyle idare etmiştim.

LACİVERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin