34 - CESARET

291 21 21
                                    

Bölüm şarkısı: Skylar Grey-Words

Hayatımız boyunca binlerce anımız olur. Kimisi dudaklarımızı koca bir tebessümle donatırken; kimisi gözyaşlarını birer birer yanaklarımızdan aşağı yuvarlar. Benim anılarım, genellikle yanaklarımı ıslatan türdendi. Gözyaşları acıyla kıvam bulup nefretle düşüyordu yanaklarıma. Acı, ıslatırken yanaklarımı, elime bırakılan şey, bir avuç çaresizlikten ibaretti. Avuçlarımda hissettiğim çaresizliğin kırıkları, ben ellerimi sıktıktça avuçlarımı kanatıyordu. Parmaklarımın uçlarından yere damlayan acı, çaresizliğin kardeşiydi.

Gözlerim delik deşik olmuş ruhumu bulurken ciğerlerime dolan soğuk hava beni ayakta tutmaya yetiyordu. Ruhumun oyuk yerleri, arkasındakileri ortaya sererken, deliklerden yükselen koku midemi bulandırdı. Bu, çaresizlik ve acıydı.

Gözlerimi yere çevirdim. Ruhumdan kan akıyordu.

Adımlarımın üzerini örten iri yağmur damlaları düşüncelerimi yoğunlaştırırken başımın üzerinde ağlayan bulutlara bakma isteğiyle doldum. Gözlerim griye bulanmış gökyüzünü bulurken ciğerlerimin kıvrımlarını dolanan soğuk hava iliklerime işledi. Bir adım daha attığımda, düşüncelerim de birer birer zemine bulaşacaktı sanki. Her şey, koyu bir sis örtüsünün altında ortaya serileceği günü beklerken sis katmanının bir kat daha koyulaşmasıyla ortaya çıkma süreleri biraz daha uzadı. Bu, onları bocalatsa da benim elime huzuru tutuşturmuştu.

Saçlarımın üzerine damlayıp bir yer bulan damla, bir düşüncenin üzerine ayak basmış gibi hissettim. Düşünce çaresizce zihnimin zeminine gömüldü ve ortalıktan kayboldu.

Yağmuru seviyordum.

"Yağmuru seviyorsun değil mi?"

Birkaç kelime kulaklarıma uzandı usulca. Harfleri hazmederken arkama döndüm. Gülümserken "Evet." dedim yağan yağmurun aksine kuruca. "Seviyorum."

Dudakları usulca kıvrıldı ve adımları onu yanıma yaklaştırdı.

"Nasılsın?" dedi derinden gelmiş gibi çıkan bir sesle. Bu soruyu sormak zor gelmişti sanki ona o an.

Sorusunu duymazdan geldim. "Sen nasılsın?"

"Benim iyi olup olmamam değil, senin iyi olup olmaman önemli. Kendini düşün."

Cümleler zihnimde bir köşeye çekilip sessizce kıvranmaya başladılar.

"İyiyim, desem inanacak mısın?" dedim yürümeye devam ederken. Hava sert olmasına rağmen yağmurluydu. Ya da yağmur yağmasına rağmen yumuşamamıştı.

"İyi olup olmadığını görebiliyorum." dedi kısa bir anlığına durup bakışlarıyla gözlerimi çerçevelerken. "Değilsin."

Evet, iyi değildim.

"İyi olup olmamam neyi değiştirecek ki Özer?"

"İyi olmanı sağlayabilirim Eymen."

Dudaklarım kararsızlığın çizgisinde kıvranırken aralıktan içeri giren soğuk hava ciğerlerimi yaktı.

"Sana bir şey soracağım Kaya." dedim konuyu kapatıp bir köşeye fırlatırken. Kaya'nın kaşları çatılırken merak duygusunun dudaklarının arasından başını uzatarak dudaklarını aralamasını sağladığını fark ettim. "O gün, Berker senin kulağına ne söyledi? Hatta sen ona ne söyledin?"

Yüzünden aniden geçen gölge düşüncelerimi birer birer yuvarlarken zihnim duraksamıştı. Kaya dudaklarını araladı. "Söylemeyeceğim. Daha fazla nefrete ihtiyacın olduğunu sanmıyorum."

Evet, daha fazla nefrete ihtiyacım yoktu. Adım atmaya devam ederken sessiz kaldım. Bir şeyleri öğrenmek iyi gelmeyebilirdi.

"Bir cafede oturalım mı biraz?" Gözlerim yanımda ilerleyen bedene çevrilirken omuzlarımı silktim. Sokağın sonuna yaklaşmıştık. Kaya'nın yönlendirmesiyle yürürken gözlerim Kaya'nın baktığı yere doğruldu. Genişçe bir cafe görüş alanımı doldurmuştu. Pek sevdiğim yerlerden sayılmazdı. Genellikle daha sade ve sıcak yerleri tercih ediyordum. Sesimi çıkarmadım ve yolun karşısına geçen Kaya ile birlikte yürümeye devam ettim. Cafenin önüne geldiğimizde Kaya elini geçmem için uzattı. Onun yanıma gelmesini bekledikten sonra gözlerimi masalarda gezdirmeye başladım. Cafe bayağı doluydu. Orta tarafta olan masaya takılan gözlerim hoşnutsuzluğunu belli edercesine kısılırken Kaya'nın adımlarını masaya yönelttiğini fark ettim.

LACİVERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin