(Bölüm gözükmediği için silinip tekrar yayınlanmıştır.)
Bu bölümü yazmaya iyi bir enerjiyle başlıyorum. Hadi bakalım, iyi okumalar. :)
*
"Ben bir katilim."
Birbirlerine yabancı harflerin bir araya gelerek oluşturdukları cümle, korkunç anlam içeriklerini uç uca bağlayıp ortaya koydu. Karşımda sırıtan gerçeğe karşı kaynayan midem, zihnime sığdırmaya çalıştığı düşünceleri arkalarından itiyordu. Ama zihnim doluydu ve bir başka düşünceye daha yer açamayacak kadar kalabalıktı.
Yüzümde sabitlenen gözlerden okunan anlam, farklılıkları temsil ediyordu. Kaya ve Berker'in gözlerinde daha rahat bir hava vardı. Berker'de neden olduğunu bilmediğim...
Bulanık bakışlarıma rağmen Ecem'in yüzünden okunan şaşkınlık, her bir hücremi dürtüp algılarımı açık hale getiriyordu.
Birkaç saniye önce katil olduğumu söylemiştim.
"Ne?" dedi Ecem kendini toparlayabilip açık ağzından harfleri çıkarabildiğinde. Dudaklarımdan çıkan hıçkırığa karşın kıkırdadım.
"Ben bir katilim." Gülümsemeye devam ederken gözlerimi kırpıştırıyordum. Midem ciddi anlamda fenaydı.
"Ne, ne diyor bu?" Ecem Berker ve Kaya'ya anlamaz gözlerle baktı. Berker sessiz kalırken Kaya'nın gerilmiş olduğunu fark ettim.
"Kıza shut attırdınız, saçmalıyor işte. Değil mi Asya?" Kaya'ya gülümseyip "Hıhı." dedim.
Ecem kaşlarını çatarken herkese baygın baygın bakıyordum.
"Hadi Asya, gidiyoruz."
"Gidelim Özer, gidelim." Yanımda dikilen Kaya kalkmamı beklerken bedenimi toparlayamamıştım. Kaya bunu fark ettiğinde elini uzattı. Parmaklarımla sıcak elini kavradıktan sonra kendimi çektim. Yerden kalkmayı başarabilmiştim.
Dengemi sağlamaya çalışırken yalpalamıştım. Başım dönerken çift olarak gördüğüm Kaya'ya aptalca baktım. Uzaktan gerçekten aptal gibi görünüyor olmalıydım.
Kaya dengemi sağlayamadığımı fark ettiğinde kollarımdan birini alıp omzunun üzerine attı ve bir eliyle de belimi kavradı.
Sessizlikten istifade eden zihnim bulanıklığını giderirken zorlanarak adım atmaya başladım.
Salondan çıktığımızda dış kapıya yaklaşmıştık. Bedenimi sürükleyen Kaya kapıyı açtı ve kendiyle birlikte beni de dışarı attı.
Bahçenin içinden ayaklarımı sürüyerek geçerken zihnimi toparlamaya çalışıyordum. Kaldırımın üzerine çıktığımızda gözlerimi etrafta gezdirdim. Net göremiyordum.
Adımlarımın Kaya tarafından sola yöneltildiğini fark ettiğimde durdum. "Hey, evim burada değil. Beni nereye götürüyorsun?"
"Seni eve atmayacağım aptal, merak etme. Bu hâlde evine gidemezsin."
Söylediği şeyle birlikte yüzümü buruşturdum. Midem boğazıma yükselmeye başlamıştı. Ayaklarım birbirine dolaşırken Kaya'nın bedenimi yönetmesine izin verdim.
Kayalar'ın evlerinin önüne geldiğimizde Kaya'nın belimdeki elinin varlığını daha fazla hissettim. Bedenimi sola çevirmeye çalışmıştı.
Bahçeden eve ulaştıran toprak yolda zorlukla ilerlerken defalarca yutkunuyordum. Boğazımda yükselen sıvı kendini hatrı sayılır biçimde belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT
Teen FictionAŞK... Üç harf, tek heceye sığdırılmış iki koca hayat... Sadece aşk mıdır, her şeyi zorlaştıran? Ya da sadece aşk mıdır, her şeyi kolaylaştıran? Her şeyi unutmak mı daha kolay? Yoksa yaşadığın her saniye hatırlamak mı? Peki ya AŞK?...