14-HER ŞEY

565 37 11
                                    

Gerçek nedir? Yalan olmayan şey, en basit cevap. Can acıtan şey, kabuk bağlayan yarayı deşip kanatan şey... Gerçek, acı; gerçek, soğuk. Gerçek, intikam kadar soğuk. Her ne kadar ateş yaksanız da ısınmayacak kadar soğuk. Tepesinde duran buz sarkıtlarıyla örtülü o. Buzdan bir örtü. Masumluğun simgesi kadar beyaz ve net; donduracak kadar korkunç. Bunlarla çevrili aklım işte. Gerçeklerin beynimde yarattığı her bir darbe, bir duvardan bir duvara çarpıp tekrar öncesine dönüyor.

"O..." dedi duraksayarak.

"O hapisten çıkmış."

Yanımda olduğunda tenimi yakan nefesi, ruhumu üşütüyordu şimdi. Üşüyordum. Hatta... Donuyordum. Söylediği o cümle beynimde dinginliği tetikliyordu. Ruhumu tatlı bir dinginlik sarmıştı şimdi. Bedenimi ele geçiren, tepkisiz kalmama sebep olacak bir dinginlik...

"Sen..." dedim.

"Sen, ciddi misin?" Beynim reddediyordu. O hapisten çıkmıştı. Bize yaptığı o... o şeyden sonra bu kadarlık bir süre miydi alacağı ceza?

"Şaka yapmıyorum Asya. O şerefsiz, o Ünal Devren iti hapisten çıkmış." dedi solgun sesi.

Bir an, birbirimize verdiğimiz sözü hatırladım. Seneler önce verdiğimiz, minik dudaklarımızdan zorlukla ittiğimiz o sözü...

"O adamı bulup öldüreceğim Asya."

"Hayır Ege, ben de senin yanındayım. Tek başına olmaz."

"Söz mü?"

"Söz!"

3 Ocak 2004

"Evde soğuk bir hava var bugün. Yalnızım yine, birkaç gündür olduğu gibi. O yok artık burada. Ada yok. Ada, o... öldü.

Annem geçiyor önümden zorlukla yürüyerek. Bacakları taşıyamıyor bedenini, yığılıp kalıyor duvarın dibine. Teyzem koşuyor, tutuyor kolundan kaldırıyor onu. Elindeki kolonyayı döküyor annemin bileklerine, ovuyor sonra bileklerini.

Çeviriyorum bakışlarımı bambaşka bir yöne. Bu sefer acının sessiz tonuna tanık oluyorum. Başını avucuna dayamış babam, gözleri yerdeki bir noktada sabitlenmiş. Susuyor sadece. Bugün, susuyor babam.

Kapımız çalıyor ansızın. Teyzem açıyor kapıyı. İki polis beliriyor kapıda.

"İfade için karakola gitmemiz gerekiyor." diyor. Ayağa kalkıyor babam, yanıma geliyor. Benimkilere göre kalın parmaklarını uzatıyor başımın üzerinde. Hevesle tutuyorum elini. Annem yaklaşıyor yanımıza. Kapının mermerden eşiğinde dikiliyorum, uzanıp geçen ay aldığımız, pembe ayakkabılarımı geçiriyorum ayaklarıma. Elini bırakmıyorum babamın. Birer birer iniyoruz merdiven basamaklarını. Babam apartmanın kapısını aralıyor. Annem geçiyor önce, sonra biz. Garajı geçip yola çıkıyoruz. Asfalt yolda bir yerlerde sabitleniyor gözlerim. Tebeşir izi var gri yolda. Yeni yapılmıştı bu yol. Daha geçen gün. Beyaz tebeşir çizgileri birleşip bir insan bedenini oluşturuyor gözler önünde. Minik bir insan bedenini...

Kaçırıyorum gözlerimi. İki genç polisin peşinden araçlarına biniyoruz yavaşça. Annem ile babamın ortasına oturuyorum. Hafif babama yakın oturuyorum ama, Ada'ya yer ayırmış gibi. Biraz geçiyor aradan. Büyük bir binanın önüne geliyoruz. İniyoruz arabadan. Hızlıca yukarı çıkıyoruz. Cızırtılı sesler geliyor polislerin elindeki telefona benzeyen aletten. Orta yaşlı, kır saçlı bir amca geliyor, diz çöküp gözlerime hizalıyor bakışlarını.

"Şimdi sana birini göstereceğim, güzel kız. Kardeşine çarpan adam o mu, değil mi söyleyeceksin bize. Anlaştık mı?" diyor tane tane.

LACİVERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin